İslam’daki Merhamet Duygusu ve Anlayışı

Merhamet acımak, esirgemek, korumak, affetmek ve şefkat göstermek anlamlarına gelmektedir. Merhamet zor durumda olan, yardıma ihtiyacı olan bütün varlıklara yardıma koşmaktır. Merhamet duygusuna sahip olan kişi merhametini iyilikte bulunarak gösterir. Dinimize göre merhamet duygusuna sahip olmak, her inananın başta gelen özelliklerindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Merhamet edenlere Rahman olan Allah Teala merhamet eder. Yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin.”15 Merhamet duygusuna sahip olan kimse merhamet gösterdiği sürece cennete giden yolda ilerlemiş demektir. Rasûlullah (s.a.v.) cennetlik kimselerin üç kısım olduğunu bildirmiş, bunlardan birisinin de, “yakınlarına ve müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kimse”16 olarak tarif etmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) merhamet sahibi olmayanların Allah’ın (c.c.) merhametinden mahrum kalacağını, başkaları tarafından da merhamet göremeyeceğini belirtmiştir. Merhamet gösteren kimse zor zamanlarında Allah’tan (c.c.) ve kullarından merhamet görecektir. Müslümanın merhametsizliği bir huy haline getirmesi onun için kötüye işaret sayılmaktadır: “Merhamet, ancak şaki olanın (cehenneme girmeyi hak edenin) kalbinden alınır.”17

Merhamet öncelikle, Rahman ve Rahîm çok esirgeyici ve ihsan edici olarak Allah’ın (c.c.) sıfatıdır. O yarattığı bütün varlıklara merhamet edendir. Allah Teala (c.c.), Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) de merhamet peygamberi olarak göndermiştir. Onu Raûf (çok şefkatli) ve Rahî?m (çok merhametli)18 olarak nitelemesi de Peygamberimiz’in (s.a.v.) ne kadar büyük bir merhamet sahibi olduğunu göstermektedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aile hayatında da merhametin eşsiz örneklerini sergilemiştir. Eşi Hz. Hatice (r.a.) onun merhameti ile ilgili akrabalık bağlarına saygı gösterdiğini, kimsenin hakkını çiğnemediğini söylemiştir. Hz. Aişe (r.a.) de evinde ailesine yardımcı olduğunu, onların yükünü hafiflettiğini ve insanların kusurlarını bağışladığını söyler. Hizmetinde bulunanları asla azarlamamış, onlara yumuşak söz söylemiştir. Torunlarını kucağına alarak, okşayıp iltifat eder, onlara şefkatle davranarak merhamet duygusunu en güzel şekilde sergilemiştir. Hatta Akra b. Habis Rasûlullah’ın (s.a.v.) çocuklarını öptüğünü görünce şaşkınlıkla:

– Demek siz çocuklarınızı öpüyorsunuz, ama biz onları hiç öpmeyiz, demiş, Rasûlullah Efendimiz ise şöyle buyurmuştur:

– Allah (c.c.) kalbinden merhamet duygusunu çekip almışsa ben ne yapabilirim ki!19

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ümmetine düşkünlüğü sebebiyle, onların üzüntülerini ve sevinçlerini paylaşırdı. İnsanların kusurlarını asla yüzlerine vurmaz, azarlayıp ayıplamazdı. Ü? mmetine çok dua eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün, “Allah’ım, ümmetimi koru, ümmetime merhamet et!” diye yalvararak ağlayınca, Allah Teala (c.c.) “Ey Cebrail! -Rabbin her şeyi daha iyi bilir ama- gidip Muhammed’e niçin ağladığını sor.” buyurdu. Cebrail (a.s.) Rasûlullah’a geldi. Efendimiz ona, ümmeti için duyduğu endişe sebebiyle ağladığını bidirdi. Cebrail dönüp durumu haber verince Allah Teala: “Ey Cebrail! Muhammed’e git ve ona: Ümmetin hususunda seni razı edeceğiz ve seni asla üzmeyeceğiz, müjdemizi ulaştır.” 20 buyurdu. O müşrikleri de içine alacak bir merhamete sahipti. Onların kurtuluşu için her türlü fedakârlığı katlanmıştı. Allah Teala (c.c.) bu hususta şöyle seslendi: “Ey Nebi! Bu Kur’an’a inanmayanların ardından üzüldüğünden dolayı, neredeyse kendini mahvedeceksin.21” O, öyle bir merhamet deniziydi ki Uhud savaşında, kendisini öldürmek isteyen müşriklerin Allah (c.c.) tarafından helak edilmesinden endişe edince: “Allah’ım! Kavmimi bağışla çünkü onlar bilmiyorlar.”22 diye dua etti. Müşriklerin Müslümanları çok zor durumda bıraktıkları zamanlarda, onlara beddua etmesini teklif ettiklerinde, “Ben beddua etmek için gönderilmedim, rahmet olarak gönderildim.”23 buyurmuştur.

15. Tirmizî, Birr, 16/1924.
16. Müslim, Cennet, 63.
17. Tirmizî, Birr, 16.
18. Tevbe suresi, 128. ayet..
19. Müslim, Fezâil, 65.
20. Müslim, İman, 346.
21. Kehf, 18/6.
22. Buhari, Enbiya, 54.
23. Müslim, Birr, 87.

Yorum yapın