Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.), insanı çift olarak yarattı. Hayat zorluklarının üstesinden birlikte gelsinler diye birbirilerine muhtaç bıraktı, biri olmazsa diğeri yarım kaldı. Kadında zarafet sıfatı öne çıktı, erkeğe ise merhamet çok yakıştı. Dünya, insana; insan yine insana emanet edildi.
Varlığı sevgi ile yaratan, önce rahmet ve merhamet sıfatlarıyla kendini bize tanıtan Rabbimiz ne yücedir. O, bu sevginin yansımalarını kullarının gönüllerinde de var etmiş ve böylece insanlar birbirlerine yakınlık duymuşlardır.
Bu yakınlık karşılıklı güven esasına dayandığında kişiler huzurlu ve mutlu olmuşlar, güven zedelendiğinde ise bunalımlara varan yıkımlar yaşamışlardır.
Kadın ve erkek, hayatı paylaşmayı istedikleri zaman evlenerek hem birbirlerine hem topluma hem de Allah’a (c.c.) karşı bir söz vermiş olurlar. Bu söz, hayatı birlikte omuzlama sözüdür. Sevinçleri-üzüntüleri, mutlulukları-hüsranları, kazanımları-kayıpları kısacası her şeyi birlikte karşılama sözüdür. “Sen yanımdasın, ben de senin yanındayım.” sözüdür. Bu söz birlikte iyiliğe ulaşma sözüdür. Kişiyi; yıkıldığı zaman kaldıran, ayağı kaydığında elinden tutan, yanlış yaptığında doğrultan bir sözdür. Kadın ve erkek, evlenerek;
*İffetlerini korurlar. Bu durumun gelip geçici bir heves olmadığını birbirilerine kanıtlarlar. Gözü dışarıda olmayan, huzuru mutluluğu yakalamaya çalışarak evinden razı olan ve razı olunan kimseler olurlar.
*Nesillerini teminat altına alırlar. Çocuklarının sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetişmesi için gerekli hazırlığı yapmış olurlar.
*Anne-baba olma mutluluğunu tadarlar. Bu tarifsiz duyguyla birlikte hayırlı bir evlat yetiştirdiklerinde dünyaya en güzel mirası bırakmış olurlar. Yetiştirdikleri çocuklarla hem ülkelerinin geleceğine katkıda bulunur hem amel defterlerinin kapanmamasını sağlayarak ahirete yatırım yaparlar.
*Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sünnetini yerine getirmiş olurlar. Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) tavsiyesine uyarak hem bulundukları durumu bir ibadete çevirebilir hem de iffetli bir toplum modeli olma yolunda önemli bir adım atmış olurlar.
Eş Seçimi
İnsanlar yetişkin bir birey olup kendi yuvalarını kurmak istediklerinde kendilerine bir eş ararlar. Bu insanın fıtratında var olan bir güdüdür. Ü? lkemizde örfe dayalı olarak genç yaşlarda evlenildiğini düşünürsek ve ortalama bir insan ömrü 70-80 yıl ise kişiler, kendi anne babalarından çok eşleriyle bir arada yaşamaktadırlar.
İyi ve Kötü Eş
• İyi bir eş, güçlüklerle baş edebilmesi için eşine destek verecek, her şeyini paylaşacak ve onu yükseltecektir.
• İyi bir eş, bakıldığında kalbe huzur verecek ve evini sıcacık sevgi dolu bir yuva haline getirecektir. Bu yuvadan taşan huzurla insanlar, topluma karşı daha üretken daha sevgi dolu ve yapıcı davranışlar sergileyecektir.
Aksi takdirde;
• Kötü bir eş, insanı hayattan bezdirecek, bencil tavırlarıyla eşinin hayatın yükü altında ezildikçe ezilmesine yol açacaktır.
• Kötü bir eş, kişinin diğer insanlarla olan iletişimini de bozacak onun mutsuz, huzursuz ve verimsiz olmasına yol açacaktır.
Sevgi En Temel İhtiyaç
Eş seçiminde insanlar sevgiyi öncelemektedirler. Bu çok tabidir. Çünkü insan sevgiyle zorlukların üstesinden gelebilir. Yoksa en ufak bir problem dahi katlanılmaz olacaktır. Beğeni, tutku, hayranlık, aşk, sempati, şefkat, tapınma gibi duygular yer yer sevgi kelimesinin yerini almaktadır. Duygular birbirine karışmakta, hatta zamanla değişmekte kişi kendini bile tanımlamakta zorlanmaktadır. Böyle durumlarda hayat arkadaşını seçerken kişinin takip edeceği en sağlıklı yol Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tavsiyelerine kulak vermek olacaktır.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Eş Seçimi Konusundaki Tespit ve Tavsiyeleri
İnsanlık, var olduğu günden bu yana devam eden hadiselerde bir ortak akıl oluşmuştur. Bu tecrübe çoğu zaman kişilere yol göstermiş, Allah (c.c.) tarafından gönderilen peygamberler ve dinler de insanlara ışık tutmuşlardır. Seçilen eş, sadece bireyin arkadaşı olarak kalmamış tüm aileye hatta çevreye katılan yeni bir birey olarak algılanmıştır. Bu gibi sebeplerle evlenirken eşte gözetilen öncelikler, toplumlara göre değişkenlik arz etmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), insanların ortak olarak rağbet ettiği özellikleri sıralamış sonra da tercih sırasında hangi özelliği başa almamız gerektiğini bize bildirmiştir. “Bir kadınla dört şey için evlenilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dini (dindarlığı) için. Sen dindar olanı seç ki elin bereket görsün.”1
Yukarıdaki hadis-i şerifte insanların tercihlerine dair bir tespit yapılmakta özelde Arap toplumu genelde ise tüm insanların önceledikleri durumlara dikkat çekilmektedir. Konu kadın üzerinden dile getirilmekte ve rağbet edilen özelliklerden biri daha fazla öne çıkarılmaktadır. Çünkü mal ve güzellik gelip geçidir, anlık mutluluklar sağlasa da ebedi mutluluk için bir kıstas değildir. Mal ve zenginlik dediğimiz şey, varken yok olabilir; dış güzellik ise küçücük bir hastalık ya da kazayla zedelenebilir. Asalete gelince elbette ki hatırı sayılır bir aileden kız almak pek çok kişinin hayallerini süsleyebilir. Ancak kız, her zaman o asalete uygun davranışlar sergilemeyebilir ya da asaletini bir üstünlük vesilesi olarak kullanabilir. Böyle olacağı iddia edilmez ama bu durumlar ihtimal dâhilindedir.
Dindarlık ise bitmez tükenmez bir hazinedir. Allah (c.c.) ve Rasûlü’nün (s.a.v.) yine insanların mutluluğu ve huzuru için yerine getirilmesi gereken emirlerini bilen bir hanım, nerede nasıl davranacağını bilir. İyi bir insan olma çabası, onu tüm davranışlarında güzel olana sevk eder. O; iyi bir aile kurmanın, eşini ve çocuklarını mutlu etmenin Allah (c.c.) rızasına erme noktasında önemli bir adım olduğunun bilincinde olarak hareket eder ve kendini hem dünya hem ahiret hanımefendisi olarak konumlandırır. Diğer yandan başta sayılan üç özellik; insanın hazır bulduğu özellikler, dine dayalı güzel ahlak sahibi olmak ise kişinin kendi gayretiyle ortaya koyduğu durumlardır.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) eş seçimiyle ilgili önemli tavsiyelerinden biri de evlenecek kişilerin birbirilerine denk olmasıdır. Bu konu Arapçada küfüv kavramıyla ifade edilmektedir. Konu ile ilgili hadis-i şerif şöyledir:“Eş konusunda seçici davranın, denginizle evlenin. (Kızlarınızı da) emsalleriyle evlendirin.” 2
Tanışma Aşamasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Günümüzde insanlar evlenecekleri kişilerle bazen kendileri tanışmakta bazen de tanıdıkları birileri tarafından tanıştırılmaktadırlar. Yalnız gençler, tanışma süreçlerinde dikkatli olmalı, kutsal bir birliktelik olan aile müessesesine zarar vermeyecek yaklaşımlarda bulunmalıdırlar. Çünkü her tanışma evlilikle noktalanmayabilir. Bu bağlamda birbirilerini tanıma ve karar verme süreçleri gönül eğlendirme ya da hoşça vakit geçirmenin ötesinde “Bir ömrü birlikte paylaşabilir miyiz?” sorusunun cevabını aramakla geçmelidir. Yoksa diğer türlüsü insan psikolojisini de olumsuz yönde etkilemektedir.
Kişiler, doğru ve dürüst yaklaşımlarla kendilerini ortaya koymalı, gerekirse birbirlerini eş-dost, komşu ve akrabalarından, sosyal çevrelerinden araştırmalı ve onun gerçekte nasıl bir kişi olduğu hakkında fikir edinmelidirler. Kendisine danışılan ve sorulan kişiler de sorumluluk gereği dedikoduya kaçmadan ve subjektif yorumlarını katmadan bildiklerini aktarmalıdırlar. Ne abartılı övgülere girişmeli ne de yersiz eleştirilerde bulunmalıdırlar.
Gözetilmesi gereken diğer bir husus da şudur: Bir kıza talip olan varken rekabet ortamı oluşturacak şekilde başkalarının talip olması uygun düşmemektedir. Hadis-i şerifte bu konuda şöyle bir uyarı bulunmaktadır: “Birinci talip vazgeçmeden veya sizin istemenize izin vermeden dünür olmayın.”3
Aynı zamanda evlilik toplumsal bir olay olduğu için ruhi uyumun yanı sıra ailevi uyum ve yakınlığın gözetilmesi de sonrası açısından kolaylaştırıcı bir etken olacaktır.
Unutmayalım ki insanlar, eş seçerken gelecek nesillerine anne baba, ailelerine gelin ve damat, yakınlarına ise akraba seçmektedirler.
1 Müslim, Radâ 53.
2 İbn Mace, Nikâh 46.
3 Buhari, Nikâh 46.