Allah (c.c.), insanı akıl ve irade sahibi üstün bir varlık olarak yaratmıştır. İnsan aklıyla iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt eder. İradesiyle de iyi ya da kötü bir davranışta bulunmaya özgür bir şekilde karar verir. O, bu özellikleriyle diğer varlıklardan ayrılır. İnsan sahip olduğu özellikler aracılığıyla güzel şeylerle birlikte bazen hatalar da yapabilir. Çünkü insan hata yapabilen bir varlıktır. O, hem iyiliği hem de kötülüğü gerçekleştirebilecek yetenekte yaratılmıştır. İnsan, zaman zaman isteyerek veya istemeyerek hata yapabilir ve günah işleyebilir. İnsan, melekler gibi hatasız veya şeytan gibi tamamen kötülük yapan bir varlık değildir. “Hatasız kul olmaz.” atasözü insanın her zaman hata yapabileceğini anlatmaktadır.
Kur’an’da insanın âciz bir varlık olduğu belirtilir. İnsanın unutkan ve nefsine düşkün olması da bu âcizliğinin sonucudur. Unutkanlık, bencillik, kibirlilik gibi kötü huylar insanda vardır. Ancak bunlarla birlikte Allah (c.c.), insana bunlardan kurtulabileceği bir irade de vermiştir. İnsan iradesiyle kendi davranışlarına yön verme gücüne sahiptir.
İnsanın hata yapabilen bir varlık oluşu, mutlaka hata yapacağı anlamına gelmez. İnsan, günahlardan ve hatalardan kaçınmaya gayret göstermelidir. İnsan, iradesini kullanarak, hatalı davranışları terk ederek doğru davranışlara yönelmelidir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.), “…Asıl muhacir (hicret eden), Allah’ın yasakladıklarını terk edebilendir.” buyurmuştur. İnsan, bilerek veya bilmeyerek işlediği hata ve günahlar için de Allah’tan (c.c.) bağışlanma dilemelidir. Önemli olan, insanın hatasını anlayıp pişman olması ve tövbe etmesidir.
Allah (c.c.), insanın hatasız olmayacağı gerçeğinden hareket ederek ona, yaptığı kötülükleri düzeltme ve eksikliklerini tamamlama fırsatı vermiştir. Buna göre kul hakkı yiyen kimseler, hakkını yediği kişiden özür dileyip helallik istemelidir. Şayet kişi, Allah’a (c.c.) karşı bir suç işleyip günaha girdiyse tövbe edip ondan af dilemelidir.