Allah (c.c) erkek ve kadını birbirine tamamlayıcı yaratmıştır. 1 Dolayısıyla insan, fıtratı gereği karşı cinsiyle birlikte yaşamaya muhtaçtır. Bunun dışındaki bir hayat, insana saadet ve huzur vermekten uzaktır. Ancak bu ihtiyacın karşılanması gelişi güzel değil, nikâh ölçüleri çerçevesinde olmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Birbirini sevenler için nikâh (evlilik) kadar sevgiyi artırıcı bir şey görülmemiştir.”2
Kadın ve erkek, aynı zamanda birbirinin eksiğini ve zaafını kapatan, birbirini günahlardan koruyan, biyolojik manada olduğu kadar psikolojik ve ahlakî açıdan da birbirini tamamlayan iki cinstir.3 Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz.”4 Kişinin dini en güzel şekilde yaşayabilmesi, ancak aile içinde mümkün olur. Bu sebeple evlenirken dindar, güzel ahlak sahibi eşleri seçmek ve dindar bir aile kurmaya çalışmak gerekir. Resulullah (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Kadın dört sebepten biri için nikâhlanır: Malı, nesebi, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı seç ki hayır ve bereket göresin!” 5
“Dünya geçici bir faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı dindar kadındır.”6
Aile içinde fertleri birbirine bağlayan değerlerin başında muhabbet ve merhamet gelir. Bunlar evlilikteki mutluluğun en önemli gıdasıdır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Kendileriyle huzura kavuşmanız için, size kendi nefislerinizden eşler yaratıp aranızda muhabbet ve merhamet var etmesi de O’nun ayetlerindendir (birliğinin ve kudretinin delillerindendir.) Şüphesiz ki bunlarda, düşünen bir kavim için ibretler vardır.”7
Aileyi birbirine bağlayan değerlerin bir diğeri merhamettir. Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatında bunun pek çok örneklerini görüyoruz. Hadis ve siyer kitapları, Allah Resulünün aile fertlerine ve hizmetindeki kişilere asla el kaldırmadığını ittifakla haber verirler.8
İlk dönem siyer âlimlerinden İbn-i Sa‘d, Peygamber Efendimizin (s.a.v) Müslümanlara kadınları ve çocukları dövmeyi yasakladığına dair çok sayıda rivayetler vardır.9 Resulullah (s.a.v) hanımlarını döven erkekleri muhtelif şekillerde uyarmış ve bunlara karşı mücadele etmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Kadınları ancak kötüleriniz döver.”10
Merhamet ve muhabbet, evlatların sağlam bir karakter ve terbiyeye sahip olabilmeleri için de gereklidir. Çocuklar merhamet ve muhabbet ortamında yetiştirilemezse hayatta pek çok problemle karşılaşır ve sıkıntılar yaşar. Aile bağının sıkı ve kuvvetli olması, fertlerin birbirlerine değer vermesine bağlıdır. Resulullah (s.a.v) ailesine ve karşılaştığı bütün insanlara değer verir, onları Allah’ın (c.c) bir kulu olarak severdi. Bunun sayısız örneklerinden biri şöyledir:
“Bir seyahatte Enceşe ismindeki bir hizmetçi, nağmeli şiirler okuyarak develeri hızlandırmıştı. Allah Resulü (s.a.v), hızlanan develerin üstündeki hanımların incinebileceği ihtimalini, şu zarif benzetme ile ifade ederek: –Yâ Enceşe! Dikkat et, kristaller kırılmasın!” buyurdu.”11
Bu söz, onun insanlara ve bilhassa da hanımlara ne kadar değer verdiğini gösteriyordu. Yine o, bir iş yapacağında aile fertleriyle istişare eder, onlardan gelen teklifleri ciddî bir şekilde değerlendirir, makul ve meşru olduğu müddetçe itiraz etmezdi. Nitekim kızı Zeyneb’in (r.a), Ebü’l-Âs’la evlendirilmesi hanımı Hz. Hatice’nin (r.a) teklifiyle olmuştur. Bunu nakleden râvi: “Resulullah (s.a.v), Hz. Hatice’ye muhalefet etmezdi, der.”12 Ayrıca aile içinde bir karar alırken eşlerin birbirlerinin fikirlerine değer vermesi gerektiği birçok ayette de vurgulanır.
Peygamber Efendimizin (s.a.v) ailesine karşı takındığı iltifatkâr tavırlar gelip geçici, anlık bir durum olmayıp köklü ve sağlam bir hayat anlayışının eseridir. Hz. Muhammed’in (s.a.v) şu uygulaması bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “O, sabah ve ikindi namazlarını kıldıktan sonra her gün aile fertlerini teker teker ziyaret eder ve hâllerini hatırlarını sorardı.13
Sevgili Peygamberimizin (s.a.v), hanımını dinlendirmek ve rahatlatmak için ona bayram şenliklerini bizzat seyrettirdiği de olmuştur. Bir defasında Hz. Âişe (r.a), mescitte kılıç kalkan gösterisi sunan Habeşli grubu seyretmek istediğinde, Hz. Âişe (r.a) gösteriden sıkılana kadar birlikte gösteriyi izlemişlerdi.14
Ayrıca Resulullah (s.a.v) ev işlerinde ailesine yardımcı olurdu. Hz. Âişe (r.a) validemize, Peygamber Efendimizin (s.a.v) evinde ne iş yaptığı sorulduğunda; “Ailesinin hizmetinde bulunurdu. Namaz vakti gelince de namaza giderdi” demiştir.15
Resulullah (s.a.v) eşlerine çok değer verirdi. Hayber dönüşünde hanımı Safiyye (r.a) validemizin rahatını temin etmek için bineğinin terkisine bir örtü sermiş ve kolayca binebilmesi için de devesinin yanında çömelip dizini dayamıştır. 16 Böylece Hz. Safiyye (r.a.) kolayca bineğe binmiştir. Bir aile için olmazsa olmaz vasıfların başında vefa duygusu gelir. Âişe (r.a), Resulullah Efendimizin (s.a.v) Hz. Hatice (r.a) validemize gösterdiği vefakârlıktan bahsederdi.17 Huzurlu bir yuva, Allah korkusu, merhamet, muhabbet, yardımlaşma, vefa gibi manevî bağlarla sımsıkı sarılarak sağlam bir şekilde ayakta tutulabilir.
1 Âl-i İmrân suresi, 14. ayet.
2 İbn-i Mâce, Nikâh, 1.
3 Bk. Kaya, Murat, Ebedî Yol Haritası Islam, s. 482.
4 Bakara suresi, 187. ayet.
5 Buhârî, Nikâh, 15; Müslim, Radâ, 53.
6 Müslim, Radâ‘, 64.
7 Rûm suresi, 21.ayet.
8 Müslim, Fedâil, 79; Ebû Dâvûd, Edeb.
9 İbn-i Sa‘d, C 8, 204-205.
10 İbn-i Sa‘d, C 8, 204.
11 Buhârî, Edeb, 95; Ahmed, C 3, s.117.
12 Heysemî, C 9, 213.
13 Bk. Buhârî, Talâk, 8; Müslim, Talâk, 20.
14 Buhârî, Cihâd, 81.
15 Buhârî, Ezân, 44, Nefekât, 8; Tirmizî, Kıyâmet, 45.
16 Buharî, Cihad, 102; Büyû‘, 111; Müslim, Nikâh, 464.
17 Bkz. Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 20; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 74-76.