Evreni ve içindeki canlıları incelediğimizde her şeyin bir plan ve düzen içinde olduğunu görüyoruz. Bunlar, tesadüfen oluşmadıklarına göre mutlaka bir amaçları olmalıdır. Evrendeki her varlığın kendine özgü bir görevi ve işlevi vardır. Dünyadaki canlı ve cansız her varlık, kendi yaratılış amacına uygun olarak hareket eder. Örneğin; güneş, dünyayı aydınlatır. Ozon tabakası, insana zararlı olan ışınları ayrıştırır. Bitkiler, bütün canlılar için gerekli olan oksijeni üretir. Arı bal yapar.
Evrende ve dünyada gördüğümüz bütün bu örnekler bize yaratılışın amaçsız olmadığını gösterir. Bu konuda Kur’an’da, “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.” buyrularak hayatın amaçsız olmadığına dikkat çekilmektedir.
Allah (c.c.)* tarafından var edilen evrendeki tüm varlıkların nasıl ki bir sebep ve amacı varsa insanın yaratılışının da bir amacı vardır. İnsan akıl sahibi bir varlık olarak kendi var oluş amacı üzerinde düşünür. Kendine daima şu soruları sorar ve bunların cevabını arar: “Evren niçin yaratılmıştır? Yaratılış amacım nedir? Hayatın amacı nedir? Birey olarak üstüme düşen görevler nelerdir?” Kur’an, insanın bu sorularına cevap vererek ona hayatın amacı ve anlamı konusunda yol gösterir. Yüce Allah (c.c.), Kur’an’da, “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” buyrularak insan hayatının amaçsız olmadığıbelirtilir. Kur’an’a göre insan başıboş, amaçsız yaratılmamıştır. İnsanın yaratılışının bir anlamı ve amacı vardır. Kur’an’da, “O ki hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” buyrularak hayatın amacıaçıklanmaktadır.
İnsan için dünya hayatı bir imtihan yeridir. Bu imtihan yerinde güzelliklerle çirkinlikler, iyiliklerle kötülükler bir arada insanın seçimine sunulmuştur. Allah (c.c.), insana dünya hayatında başarılı olabilmesi için akıl, irade ve düşünme gibi üstün yetenekler vermiştir. İnsana peygamberler ve kutsal kitaplar göndererek iyiliğin ve kötülüğün neler olduğu konusunda rehberlik etmiştir. Kur’an’da, “Gerçek şu ki biz insanı katışık bir nutfeden (embriyodan) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık. Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.” buyrularak bu hususa dikkat çekilmektedir.
İnsanın dünya hayatındaki asıl sorumluluğu, Allah’a (c.c.) kulluk görevini yerine getirmektir. Kur’an’da bu konu, “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” ayetiyle belirtilmektedir. Buna göre insanın dünya hayatındaki görevi Allah’ı (c.c.) tanımak, bilmek, ona inanmak ve hayatını onun buyruklarına uygun olarak devam ettirmektir. Kur’an’da, “Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!” buyrularak dünya hayatının geçici, ahiret hayatının ise ebedî olduğu hatırlatılmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.*), “Dünya ahiretin tarlasıdır.” buyurarak dünya hayatının ahirete hazırlık yeri olduğunu bildirmektedir.
İnsan kendi yaşamında amaçlarını belirlemeli, yaratılış amacını unutmayarak Allah (c.c.)’ın buyruklarına uygun yaşamaya çalışmalıdır. Kur’an’da, “Allah’ın sana verdiğinden (onun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” buyrulduğu gibi insan dünya hayatının geçiciliğini bilerek dünya ve ahiret dengesini iyi kurmalıdır. İnsan, Allah’ın (c.c.) verdiği ömrün kıymetini iyi bilmeli hayatının her alanında iyi davranışlar sergilemeye özen göstermelidir. Dürüst bir şekilde çalışmalı ve üretici olmalıdır. İnsani ve ahlaki değerlere bağlı olarak yaşamalı ve sonsuz ahiret hayatına hazırlanmalıdır.