Bütün insanların yaratılış amacı öncelikle iman sahibi olmak, sonra da imanlarının gerektirdiği iyi davranışlarda bulunmaktır. İnsanın bu amaca uygun davranışlar sergileyebilmesi için ergenlik çağına ulaşmış olması gerekir. Akıl sağlığı yerinde olan ve ergenlik çağına girmiş bulunan her insan Yüce Allah (c.c.)*’ın emir ve yasakları karşısında sorumlu duruma gelir. Bu sorumluluk, akıl sağlığı yerinde olmak şartıyla hayatının sonuna kadar devam eder.
Kur’an, Allah’ın (c.c.) varlığından çok birliği üzerinde durur. Kur’an’a göre Allah’a (c.c.) inanmak; Allah’ın (c.c.) var olduğunu, bir ve tek olduğunu delilleriyle kesin bir şekilde bilmek ve bu gerçeğe gönülden bağlanmak demektir. Kelime-i Tevhit ile O’nun eşi ve benzeri olmadığını, bir ve tek olduğunu ifade etmiş oluruz.
Allah’a (c.c.) iman etmek; O’nun yüce, kudretli ve her şeyi yerli yerince yapan bir yaratıcı olduğuna iman etmek demektir. Evrene baktığımızda kusursuz bir düzenin işlediğini görürüz. Atomun çekirdeğinden gezegenlerin yörüngelerine, hücrenin işleyişinden Dünya’daki su döngüsüne kadar her noktada bu mükemmelliği görürüz. Yüce Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurur: “O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?”. (Mülk suresi, 3. ayet.)
Evren tek bir ustanın elinden çıkmış karmaşık fakat mükemmel bir yapı gibidir. Evrenin bu mükemmel yapısı, Allah’ın (c.c.) birliğinden kaynaklanmaktadır. Yüce Allah’ın (c.c.) eşsiz ve üstün bir yaratıcı olması sebebiyle evrenin işleyişinde ne bir eksiklik ne de bir kargaşa vardır.
İslam inancına göre Allah’ın (c.c.) yaratması her an devam eder. Bu da göstermektedir ki Allah (c.c.) ile evrenin ilişkisi her an sürmektedir. Yani evrenin düzenli işleyişini her an Allah (c.c.) sağlamakta, yeni varlıklar yaratmakta, yarattığı varlıkların varlığını devam ettirmektedir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de “Göklerde ve yerde bulunan herkes O’ndan ister. O, her an yaratma hâlindedir.” (Rahmân suresi, 29. ayet.) buyrulmaktadır.
Allah’ın (c.c.) varlığını kabul etmemek, insan aklında cevaplanması gereken birçok soruyu da çözümsüz bırakır. Bu sorulardan bazıları şöyle sıralanabilir:
• Gökleri ve yeri yaratan, bulutlardan yağmur indirip yeryüzünü yeşerten, hayat kaynağı bitkileri bitiren kimdir?
• Yerküreyi bizim için bir karargâh yapan, onu vadilere ayırıp aralarından nehirler akıtan, onda sabit dağlar yaratan, acı ve tatlı iki denizi birbirine karıştırmayan kimdir?
• Darda kalmışın, çaresizin, kimsesizin yalvarışlarına cevap verip, dertlerine derman bulan ve insanoğlunu bunca canlıya hâkim kılıp dünyanın sahibi yapan kimdir?
• Bize karanın ve denizin karanlıkları içinde yol gösteren, gıdamızın müjdecisi yağmur yüklü bulutları rüzgârla sevk eden, ardı ardına yaratan, öldüren, bizi gökten ve yerden besleyen kimdir?
Hiç şüphe yok ki bir taş parçası hiçbir etki olmadan ufalanıp kum hâline gelmez. Su durup dururken kaynamaz. Kaynaması için mutlaka bir etkiye ihtiyacı vardır. Bir elma kendiliğinden çürümez. Çürümesi için birtakım bakterilere ihtiyaç vardır. Notalar kendiliğinden bir melodi hâline gelmez. Notaları sıraya koyacak, sanat eseri hâline getirecek bir akla ihtiyacı vardır. Evren de yokken var olduğuna göre onu da meydana getiren bir akla ve güce ihtiyaç duyar. Bu akıl ve güç, ilmi ve kudreti sonsuz olan Allah’tır (c.c.).
Dünyamızın hacminden 1,3 milyon kat daha büyük bir hacme sahip olan Güneş, yaklaşık 150 milyon kilometre uzaktaki Dünya’nın ısı ve ışık ihtiyacını gidermektedir. Bu mesafe o kadar büyüktür ki, yaklaşık 12.500 Dünya’yı yan yana sığdırabiliriz. Çekirdek ısısı 15,5 milyon 0C, yüzey sıcaklığı ise 5500 0C olan Güneşin toplam enerjisinin 2,2 milyarda biri Dünya’ya ulaşır. Bu kadar yüksek ısı yayan Güneş ile Dünya arasında öylesine hassas bir mesafe ayarı vardır ki Dünya’nın en soğuk yeri ile en sıcak yeri arasında yaklaşık 1000C’lik fark bulunmaktadır. Bu fark, insanlığın büyük bölümünün yaşadığı dönence çizgileri arasında 500C’ye kadar düşer. (Mehmet Eken, Klimatoloji II, s. 29.) Böylesine büyük sıcaklıklar üreten Güneş’in, bu muazzam mesafeden Dünya’yı sadece 1000C aralığında tutabilmesi, Dünya’nın her tarafını bu ısı aralığında tutabilecek mükemmel bir hesaplamayla kendi etrafında dönebilmesi ancak ve ancak bir ilahi akılla ve bu ilahi aklın yaratmasıyla açıklanabilir. Bilim adamları insan vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre olduğunu belirtmektedir. Her hücrenin içinde ayrı bir evren misali düzenli bir işleyiş mevcuttur. Her hücre vücudun hangi bölgesinde bulunuyorsa ona göre hareket etmekte, çoğalıp çoğalmaması gerektiğine karar verebilmekte, üyesi olduğu dokunun özelliklerine uygun olarak tam bir takım çalışması örneği sergilemektedir. Örneğin insandaki on parmağın onu da olması gerektiği kadar uzayarak sanki haddini bilmektedir. Başparmak, işaret parmağını geçecek kadar uzamamakta; orta parmak ise serçe parmağın gerisinde kalmamaktadır. Tüm bu örnekler bize göstermektedir ki incelediğimiz ister atom ister hücre ister kainat olsun tüm varlıklar sonsuz ve üstün bir gücün eseridir. Bu sonsuz ve üstün güç de Yüce Allah’tır (c.c.).