Hızır orucu, Alevilik-Bektaşilikte en çok önem verilen ibadetlerden biridir. Bu oruç, genellikle şubat ayının 13, 14 ve 15. günlerinde tutulur. Bu oruç; gece yarısı başlayıp ertesi gün akşama kadar hiçbir şey yememek ve içmemek suretiyle yerine getirilir. Alevi-Bektaşi kültürüne göre Hızır orucunun temeli şu olaya dayanır:
Bir gün Sevgili Peygamberimizin torunları, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hastalanır. Hz. Fatma, babası Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yanına giderek çocuklarının hastalığından duyduğu üzüntüyü ona anlatır. Peygamberimiz de kızına, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in hastalıktan şifa bulup iyileşmesi için üç gün adak orucu tutmalarını söyler. Daha sonra Hz. Fatma, babasının yanından ayrılarak evine gelir. Ev işlerinde kendisine yardım eden Fıdda ile birlikte adak orucu tutmaya başlarlar. Oruçlu oldukları birinci günün akşamında, iftar edecekleri sırada, fakir biri kapılarına gelir ve onlardan yiyecek ister. Esasen sofralarında bulunan yiyecek miktarı da sınırlıdır. Ancak onlar yine de iftar için hazırladıkları yiyeceklerin hepsini kapılarına gelen fakire verirler. Kendileri de sadece su ile iftar eder ve bununla yetinirler. İkinci gün de benzer bir durum yaşanır. Hz. Fatma ve Fıdda iftarlık yiyeceklerini ikinci gün, kapılarına gelen bir yetime, üçüncü gün ise bir esire verirler. Bu merhametli ve fedakâr insanlar üç gün boyunca hiçbir şey yemeden tuz ve suyla iftar etmek durumunda kalırlar. Üstelik az da olsa bulabildikleri bu nimetlerden dolayı da Allah’a şükrederler. Böylece üç günlük adak orucunu tamamlamış olurlar.
Adak orucunun sonunda, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) kızına ve damadı Hz. Ali’ye, oruçlarının nasıl geçtiğini sorar. Hz. Ali de “Siz (yaşadığımız) durumu bilirsiniz. Ey Allah’ın Elçisi!” der. Abdülbaki Gölpınarlı meal çalışmasında Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ithafen şöyle der: “Üç gün peş peşe kapınıza gelen Hızır idi. Yüce Allah sizi denemek için kapınıza Hızır’ı gönderdi.” Bu olaydan kısa bir süre sonra da Yüce Allah (c.c.), Peygamberimize şu ayetleri vahyeder: “Onlar kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz, çetin ve belalı bir günde Rabb’imizden korkarız derler. İşte bu yüzden Allah onları, o günün fenalığından esirger, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.”
Hz. Ali, Hz. Fatma ve diğer ehl-i beyt mensuplarını kendilerine örnek alan Alevi-Bektaşiler, Allah rızası için her yıl şubat ayında üç günlük Hızır orucunu tutarlar. Daha sonra da cemevinde toplanıp Allah’a dua ederler. Tuttukları oruçların, kestikleri kurbanların kabul olması için niyazda bulunurlar.