Taoizm, Konfüçyanizm’in aksine metafizik konularla da ilgilenmiştir. Taoizm, hitap ettiği kesime göre felsefi ve dini olmak üzere iki kola ayrılır. Felsefi Taoizm, entelektüel kesime, dini Taoizm ise daha çok halka hitap eder.
Tanrı İnancı: Taoizm’de Tao yaratıcı prensiptir ama yaratıcı değildir. Tao’ya tapınılmaz. Tao, yol anlamına gelir ve evrende var olan her şeyin değişmez kaynağıdır. Tao, bilinemez ve isimsizdir. Lao-tzu, “Adını bilmiyorum ama ona Tao diyorum.” diyerek Tao’nun bilinmezliğine vurgu yapar. Bütün varlıkları Tao meydana getirir, Taoizm’de “Tao” ile beraber bir de “Te” kavramı vardır. Tao’nun erdemi veya onun gizli gücü olarak bütün varlıklarda bulunan “Te”, “Tao”nun tabiattaki her şeyi değiştiren gücünün kendisidir. Te varlıkları besler ve büyütür.
Yin ve Yang iki zıt ilkeyi temsil eder. Buna Taoizm’de görecelilik ilkesi de denilir. Buna göre iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, karanlık-aydınlık gibi birbirine zıt gibi görünen şeyler, gerçekte birbirinin tamamlayıcısıdır. Bir şeyin doğru veya yanlış olduğu yargısı bu yargıda bulunanın kişisel durumuna ve ihtiyacına göre değişmektedir. Yin – Yang zıtların aslında birbirine özdeş olduğunu ifade etmektedir.
Lao-tzu, yaratıcı gücü, yumuşak olmasına rağmen her kuvveti yenen suya benzetmiştir. Su, taoizmde önemli bir dini semboldür. Bu inanca göre insan da Tao’ya benzemeye çalışmalı; iş yapması iş yapmaması, çalışması çalışmaması gibi olmalıdır. Bu düşüncesini, Taoizm’de bir prensip olan wu wei, yani “iş yapmamak” ile açıklamıştır. Buna göre insan dünya düzenine uygun olarak yaşamalı, gayret sarf etmeksizin Tao’nun kanunlarına tâbi olmalıdır. Bir eylemsizlik prensibi olan wu wei mutluluğun kaynağı, tabiatta eylemsizlik ve mevcutla yetinip olana razı olmaktır. Örneğin iyi bir yönetici, devlet işlerine en az müdahale eden yöneticidir. Yöneticiler, daha az hırslı olmalı, daha az kontrol etmeli, ahlaklı olmalı ve insanlara baskı yapmamalıdır.
Tao’nun “büyük fazileti”, her şeyi yapması fakat hiçbir şey istememesidir. O “boşluktur”, başka güçlerle rekabet etmez, kendi kendine yetinir. İnsanlar bu aynı hoşnutluk faziletini gösterdiklerinde iyi hayat sürerler. Lao-tzu’nun davranış hakkındaki üç kural şunlardır: 1. Tabiatta Hareketsizlik, 2. Boşlukta Rekabet Etmemek 3. Mevcutla Yetinmek. (Abdurrahman Küçük; Günay Tümer; M. Alpaslan Küçük, Dinler Tarihi, s. 88-89)
Taoizm’in temel ilkesi, mutlak sükûnet ve rahatlık içinde dünyaya sırt çeviren mistik bir hayat tarzına, yani ahlak ve zühde dayanmaktadır. Lao-tzu’ya göre, insanların bu dünyada acı, yoksulluk, üzüntü içerisinde olmasının sebebi yaptıklarının karşılığıdır. O, insan ömrünün giderek kısalmasını, insanın kötülüklerinden dolayı yıldızlar tarafından saldırıya uğramasına bağlamaktadır. İnsanın kendini kurtarabilmesi herkese ve her şeye kayıtsız kalması ve hiçbir şey yapmaması ile mümkündür. Taoizm’de karma ve tenasüh gibi bir düşünce yoktur. Onlar için dünya gerçektir ve hakiki mutluluğun kaynağıdır. Taoizm’de her kötü işin bu hayatta ve gelecek hayatta kişinin kendisine geri döneceği veya bir cezasının olacağına inanılır.