İstismar, Arapça bir kelime olup “suistimal etmek, menfaat sağlamak, iyi niyet ve bu yöndeki davranışları kötüye kullanmak ve sömürmek” anlamlarına gelir.
Din istismarı, dini şahsi çıkar, siyasi menfaat veya nüfuz sağlamak için kullanmaya, gizli emellerin üzerini dinle örtmeye veya gizlemeye denir. Din istismarı, din sömürüsü yapmak, dine dair kavramlar ve değerler yoluyla insanları aldatarak maddi veya manevi çıkar elde etmek yani kendi menfaatleri için dini kullanmak demektir. Tarih boyunca birçok kişi ve grup, dinin insanlar üzerindeki etkisinden faydalanarak çeşitli kazançlar elde etmeyi denemiş, din tüccarlığı yapmaktan çekinmemiştir. İstismar konusu tarih boyunca daima dinlerin en önemli problemi olmuştur. Bu istismar sadece İslâm’a da mahsus değildir. Hıristiyanlık ve Yahudilik dininde de istismar örnekleri vardır.
Dinî olduklarını ve İslâm’ı temsil ettiklerini iddia ederek bozgunculuk yapan, kan döken ve aslında kendi çıkarları için Müslümanların maddi ve manevi varlığını istismar eden terör örgütleri, en büyük zararı yine Müslüman toplumlara, birlik ve beraberliğimize, geleceğimize ve gençlerimize vermektedir.
Dini istismar eden kişi veya gruplar, kimi zaman ayet ve hadislerin anlamlarını çarpıtmış ve ilgili olmadıkları yerlerde kullanmış kimi zaman da onları kendi art niyetlerine alet olacak şekilde yanlış yorumlayarak topluma anlatmıştır. Dini istismar edenlerin bir kısmı ise doğrudan dinin kendisini hedef almış ve insanların İslam’a yönelmemesi için dinî kavramların içini boşaltmayı ve bu kavramları anlam kaybına uğratmayı bir yöntem olarak benimsemiştir.
İslam tarihinde Kur’an-ı Kerim’in istismarına dair en acı örneklerden birisi Sıffin Savaşı’nda yaşanmıştır. Hâricîler diye anılan hareket, bu savaşta sözde Kur’an savunucusu gibi görünerek aslında büyük bir fitne ateşi yakmıştır. Benzer şekilde aşırı ve sapkın fikirli mezhepler, örgütler düşüncelerini ayet ve hadislerle desteklemeye çalışmıştır. Büyük Selçuklular Dönemi’nde ortaya çıkan ve din istismarının en iyi örneklerinden biri de Hasan Sabbah ve adamlarının oluşturduğu Haşhaşiler örgütüdür. Hasan Sabbah, insanları din adına kandırmış, suikast timleri kurmuştur. Son dönemde İslâm dünyasında ortaya çıkan Kâdıyânîlik, Bâbîlik, Bahâîlik, Dürzîlik gibi gruplar da dini istismar etmekten çekinmemektedir.
Farklı isimler, yayınlar ve söylemlerle İslam’ı anlatıyor gibi görünen birçok kişi ve grup aslında şahsi çıkarlarına hizmet etmektedir. Dine davet ettiklerini iddia eden bu sahtekârlar, aslında Müslümanların saf ve temiz duygularını sömürmektedir. İslam’ın temel kaynaklarına ters düşen, akla, mantığa ve ahlaka, asılsız safsatalarla, hikâyelerle, rüyalarla, sahte sevap vaatleriyle insanları aldatmakta, paralarını, evlatlarını, zamanlarını hatta hayatlarını çalmaktadır. Din istismarı konusu, bugün İslam ümmetinin birlik ve beraberliğini tehdit eden ciddi bir güvenlik meselesine de dönüşmüştür. Dinî bir grup olduklarını ve İslam’ı temsil ettiklerini iddia ederek bozgunculuk yapan, kan döken FETÖ2, DEAŞ3, el-Kaide, eş-Şebab, Boko Haram gibi terör örgütleri, en büyük zararı Müslüman toplumlara, birlik ve beraberliğimize, geleceğimize ve gençlerimize vermektedir.
15 Temmuz 2016 yılında yaşanan FETÖ/PDY darbe teşebbüsü de din istismarının en iyi örneklerinden biridir. Bu yapının toplum nezdinde uzun yıllar taban bulmasının arka planında kuşkusuz dinî referanslar yatmaktadır. Paralel yapı bir yandan toplumdaki meşruiyetini takviye etmek için dini istismar etmiş, bir yandan da dinin temel ilkelerini tahrif etmek, dinî kavramların içini boşaltarak özünden koparmak suretiyle dine ihanetten geri durmamıştır. Yakın zamana kadar ülkemizde faaliyet gösteren ve dünyanın pek çok ülkesinde hâlâ varlığını devam ettiren Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda “örgütlü din istismarının” en somut örneğidir. FETÖ, dış güçlerle bağlantılı olarak faaliyet göstermiş, kötü emellerine ulaşmak için her türlü yolu mübah görmüştür. Dinî değerleri ve insanların dinî duygularını tereddüt etmeden istismar etmiştir. Örgüt, dinî görünümlü faaliyetlerini güç ve çıkar ağına dönüştürerek siyasi, adli, idari ve ekonomik bir yapı oluşturmuştur. Oluşturduğu çok yönlü ilişkiler ağıyla kirli ve gizli amaçlarını perdelemiştir.
Günümüzde ortaya çıkan ve Müslümanları zor duruma düşüren zararlı örgütlerden biri de DEAŞ’tır. Bu örgüt, bir yönüyle uluslararası güç ve iktidar savaşlarının, silah ve petrol ticaretinin ürettiği kukla bir yapıdır. Diğer yönüyle de özellikle Batı toplumlarında yaşayan genç nesillerle İslam’ın rahmet mesajı arasına perde çekmeyi amaçlayan psikolojik bir araçtır. (Deaş Dehşete Dayalı Bir Din İstismarı, s. 5-9)
Din istismarı ile mücadele ancak iyi bir niyet ve samimi bir gayretle mümkündür. Dürüst ve iyi niyetli olarak hak ve hukuka riayet etmeli, erdem ve ihsanı ilke edinmeli ve samimi davranmalıdır. Samimiyet ise atılan her adımda, verilen her kararda art niyeti ve riyayı uzak tutmayı gerektirir. En önemlisi de dinini ve dinî değerlerini dünya menfaatine kurban etmekten, Allah’ın(c.c.) rızası dışında rıza ve onaylar almak uğruna dinini feda etmekten şiddetle sakınmayı gerektirir. Din istismarının yaşanmasının en önemli nedenlerinden biri de bilgisizliktir. Müslümanlar İslam’ı sağlam kaynaklardan öğrenerek aklını, idrakini ve iradesini bir başkasının emel ve ideallerine teslim etmemeli, taklit kültüründen uzak durarak din istismarcılarına fırsat vermemelidir. (Din İstismarı, DİB Yayınları.)