İslam’da İbadetlerdeki Temel İlkeler Nelerdir?

İbadet, Yüce Allah (c.c.) karşısında boyun bükmenin ve O’na olan saygı ve sevginin bir sonucudur. İbadette temel amaç, Allah (c.c.) için yapmak, O’nun hoşnutluğunu kazanmak ve nimetlerine şükretmek olmalıdır.

Bir davranışın ibadet sayılabilmesi için birtakım temel ilkeleri içinde bulundurması gerekir. İbadetin Allah (c.c.) tarafından kabul edilmesi bu temel ilkelere uyulmasıyla gerçekleşir. Her ibadetin kendine ait şekil şartları olmakla beraber, genel olarak ibadetlerin geçerli olması Kur’an ve sünnete uygun olması, ibadet niyetiyle ve ihlasla, samimiyetle yerine getirilmesi gerekir.

Kur’an ve Sünnete Uygunluk

İbadetler dinin değişime açık olmayan sahasını oluştururlar. Bu sebeple ibadet, Kur’an’ın emrettiği, Hz. Peygamber’in de uygulamalarıyla şekil ve sınırlarını çizdiği biçimde yapılmalıdır. İbadetler, Kur’an ayetleriyle belirlenmiş, uygulaması ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından yapılarak bizlere öğretilmiş özel davranışlardır.

İbadetler Yüce Allah (c.c.) tarafından belirlendiği için insanların bu konuda söz söyleme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle kişilerin yapmış oldukları ibadetlerin geçerli sayılabilmesi için ilk önce o ibadetin Kur’an’da belirtilmesi ve Peygamberimizin sünnetine uygun olması gerekir. İbadetler Kur’an’da açıkça emredilmiş; bu ibadetlerin nasıl yapılacağını ise Peygamberimiz (s.a.v.) göstermiştir. Örneğin, namaz Kur’an’da pek çok defa açıkça emredilmiştir ancak nasıl kılınacağı belirtilmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v) “Namazı benden gördüğünüz şekilde kılın.” (Buhârî, Ezan, 18.) buyurarak namazın nasıl kılınacağını bizlere göstermiştir.

Kur’an’da: “Kim Resul’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur…” (Nisâ suresi, 80. ayet.) buyrulması Peygamberimizin sünnetinin önemini ve değerini göstermektedir. Zamanın ve şartların değişmesi, ibadetlerin şeklini ve mahiyetini değiştirmez. Konumu ve bilgi seviyesi ne olursa olsun hiç kimsenin bu konuda bir yetkisi ve söz söyleme hakkı yoktur. Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından belirlenen biçim ve şekiller ibadetlerde birliği, düzeni ve aynı zamanda yapılabilirliği sağlamaktadır. Aksi hâlde her insana ve her çağa göre ibadet şekilleri ortaya çıkardı. Böyle bir durumda dinin kuşatıcılığı ve ibadetlerin birleştirici söz konusu olmazdı. Yüce Allah (c.c.) tarafından emredilen ve Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından açıklanıp gösterilen şeklin dışındaki ibadetler bid’at olarak nitelendirilir. Bid’at; Hz. Peygamber döneminden sonra ortaya çıkan dinî bir delile dayanmayan inanç, ibadet, fikir ve davranışlardır. (MEB, Dinî Terimler Sözlüğü, s.40.) Peygamberimizin sünnetinde bulunmayan herhangi bir davranışın ibadet olarak uygulanması bid’attır. Ayrıca sünnetle belirlenen ibadetin şekillerinde arttırma veya eksiltme yapılmak da bid’at kapsamına girer.

Niyet

İbadet yalnızca ve doğrudan Allah’a yapılmalıdır. İnsan her türlü riyadan ve gösterişten uzak bir şekilde sadece Allah (c.c.) emrettiği için ibadet etmelidir çünkü insanları yaratan, sayısız nimetlerle donatan Yüce Allah’tır. (c.c.) Bu nedenle Allah’tan başka ibadete lâyık bir başka varlık da yoktur. Bu konu ile ilgili bir ayette: “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (Taha suresi, 14. ayet.) buyrulmuştur. Ayrıca her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde de bu gerçeği şöyle dile getiririz: “Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz.” (Fatiha suresi, 5.ayet.) Müslüman bir insanın bütün yaşantısındaki niyeti Allah (c.c.) için olmalıdır. Bu konuda şu ayet her zaman baş tacımız olmalıdır: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’âm suresi, 162. ayet.) İnsanın niyeti, yaptığı davranışlarının Allah katındaki değerini belirleyecektir. Sadece dünyevî maksatlarla yapılan fiillerin ahirette bir karşılığının olmayacağı bilinmelidir. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır…” (Müslim, İmâre, 155.) İnanan bir insan ibadetlerini gösteriş ve dünyevi bir beklenti için yapmaz. Bu tür ibadetlerin Allah katında kabul edilmeyeceğini bilir. Bu yüzden bir Müslüman, bütün ibadetlerinde yalnızca Allah’ın (c.c.) rızasını gözetir, O’nun hoşnut olacağı davranışları sergilemeye gayret eder. İnanan bir kişi Peygamberimizin (s.a.v.), “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34.) düsturunu kendisine rehber edinir.

İhlas

İhlas, sözlükte samimiyet, içtenlik, karşılıksız sevgi, samimi bağlılık, doğruluk, temizlik, saflık, gösterişsizlik anlamlarına gelir. Dinî bir terim olarak ise tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetme, sözün öze uyması, riyakâr ve ikiyüzlülükten uzak olmak, insanın bütün davranışlarında, sözlerinde, inançlarında ve ibadetlerinde yalnızca Allah’ın rızasını gözetmesi demektir. (MEB, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 160.) İbadetlerin ihlasla Allah’a (c.c.) yönelerek yapılması Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “(Resulüm!) Şüphesiz ki Kitab’ı sana hak olarak indirdik. O hâlde sen de dini Allah’a has kılarak (ihlas ile) kulluk et. İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır…” (Zümer suresi, 2-3. ayetler.) İhlas, şirk ve riyadan, bâtıl inançlardan, kötü duygulardan, çıkar hesaplarından ve genel manada gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü hayırlı faaliyete iyi niyetle yönelmeyi ve her durumda yalnızca Allah’ın rızasını gözetmeyi ifade eder. (Süleyman Ateş, “İhlas” maddesi, TDV, İslam Ansiklopedisi, C 21, s.536.) İhlas, dini yalnızca Allah’a has kılmaktır. İhlas, inançta kullukta âlemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c.) hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Bu konu ile ilgili bir ayette şöyle buyrulur: “O daima diridir; O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O hâlde dinde ihlaslı ve samimi kişiler olarak O’na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Mü’min suresi, 65. ayet.) nitekim başka bir ayette ibadetlerin sadece Allah’a (c.c.) yapılması gerektiği şöyle vurgulanmaktadır: “Hâlbuki onlara ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.” (Beyyine suresi, 5.ayet.) İhlas, bütün söz ve davranışlarda samimi olmaktır. Hiç kimsenin övgüsünü beklemeden bir işi yapmaktır. Allah’tan başkası adına, başkasının gözüne girmek veya gönlünü kazanmak için yapılan ibadetin kişiye bir faydası yoktur. Her şeye değer kazandıran ihlastır. İbadetlerin çok yapılmasından daha önemli olan, yapılan ibadetlerin ihlasla yerine getirilmesidir.

 

Yorum yapın