İslam’da İbadet – Ahlak İlişkisi

İbadetler, dinin özünü teşkil eden iman esaslarından sonra dinde ikinci önemli halkayı oluşturur. Diğer bir ifadeyle din, en yalın biçimiyle Allah’a inanma ve O’na ibadet etme olduğundan inanç ve ibadet sistemleri dinin aslî unsurlarını meydana getirir.

Buna üçüncü boyut olarak ahlak eklenmelidir. Ahlak, metafizik düzlemde inanç ve ibadetlerdeki samimiyeti ihtiva ettiği gibi bu tutumun kullarla ilişkilere de yansıtılması, onlara karşı saygılı, âdil, hatta lütufkâr davranılması anlamlarını da içerir çünkü insanın Allah ile olan ilişkisini diğer insanlarla olan ilişkisinden tamamen soyutlamak mümkün değildir. (Ferhat Koca, “İbadet” maddesi, TDV, İslam Ansiklopedisi, C 19, s.241.)

İbadet, kişinin Yüce Yaratıcı’yla olan bağını güçlendirir. İbadet sayesinde bir insan Rabb’iyle olan iletişimini sürekli canlı tutar. Bu durum kişiye devamlı murakabe altında olduğunu hissettirir. İbadetler insanı Allah’a (c.c.) yaklaştırır. İbadetler, imanın somut göstergeleridir. İbadetler, bireysel olarak insanları kötülüklerden korur, ruhen olgunlaştırır, ahlaken yükseltir. Toplumsal yönüne bakan kısmıyla da insanların barış huzur ve dostluk ortamında yaşamasını sağlarken, sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya da katkıda bulunur.

İslam’da ibadetlerin birbirlerinden farklı özellikte olması ve yapılış zamanlarının farklılık arz etmesi, ibadetlerin insanın hayatının her yönünü kuşatmasını sağlamaktadır. Bu durum insana sürekli ibadet ile iç içe olma disiplini sağlar. İbadetler, insanın günahlardan temizlenmesini, bireysel ve toplumsal hayatta uyumlu, tutarlı, dengeli ve huzurlu bir hayat yaşamasını sağlar. İbadet, insanı maddi ve manevi yönden temizler. İbadet öncesi abdest ve gusül gibi hazırlıkların yapılması, ibadetlerin temiz kıyafetlerle yerine getirilmesi beden ve ruh sağlığı açısından kişiye olumlu katkılar sunar. İnsan bilerek ya da bilmeyerek hata yapar, günah işler. Bu durum insanda manevi olarak kirlenmeye sebep olur. İbadet sayesinde insan bu kirlerden kurtulur. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde bu konu ilgili şöyle buyurur: “Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlar. Günahtan dönmez ve bunu yapmaya devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar…” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’an, 83.)

Dua, Allah (c.c.) ile insan arasındaki en önemli iletişimlerden biridir. Dua, kişinin Allah (c.c.) ile olan bağını kuvvetlendiren ibadetlerdendir. Dua insana büyük bir manevi destek ve sıkıntılarla başa çıkma gücü sağlar. Bir ayet-i kerimede, “Kullarım sana beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O hâlde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar.”( Bakara suresi, 186. ayet.) buyrularak bu konuya dikkat çekilmiştir. Günde beş vakit kılınan namaz, insanın yaratıcı ile olan bağını kuvvetlendirir, manevi dünyasını temizler ve zenginleştirir. Namaz insanı kötülüklerden alıkoyar. Kur’an’da; “(Resulüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût suresi, 45. ayet.) buyrulmaktadır. Namaz, Allah’ın (c.c.) verdiği eşsiz nimetler karşısında en güzel şükürdür. Namaz, kişiye mutluluktur, huzurdur, güvendir, Müminin miracıdır. Namaz, zorluklara karşı bir direnç, hayatın içinde insana bir rahatlık vesilesidir. Namaz, aynı zamanda insana zamanı kullanmayı, planlı ve programlı bir hayat sürdürmeyi sağlar. Günün beş vaktine dağılan namaz, kişiye yaratılışının gayesini hatırlatarak, hayatın koşturmacası içinde insanın kaybolmasını önler.

Namazın toplumsal birlik ve beraberliğe katkısı vardır. Cemaatle namaz kılmak için bir araya gelen Müslümanlar birbirleriyle tanışır ve kaynaşırlar. Birbirlerinin dertleriyle ilgilenir, bilgi alışverişinde bulunur ve kardeşlik bağlarını güçlendirirler. Oruç ibadeti, kişiye davranışlarını kontrol etme becerisini kazandırarak karakterinin sağlam ve güçlü olmasını sağlar. Yüce Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için iradesine sahip çıkarak O’nun emrini yerine getirmenin mutluluğunu yaşatır. Müslüman bir kişi oruç sayesinde ahlakını güzelleştirir. Kötülüklerden ve kötü davranışlardan uzak durur. İnsan, oruç sayesinde sabrı öğrenir. Kendisine verilen nimetlerin değerini anlar. Çevresinde bulunan fakir ve ihtiyaç sahibi insanlara yardımcı olmaya çalışır. Sahip olduğu nimetler için Allah’a (c.c.) şükreder. Ayrıca ramazan ayındaki iftar, teravih ve mukabeleler insanların kaynaşmasına ve dayanışmasına vesile olur. Zekât ibadeti, toplumdaki fakirler ile zenginler arasındaki gelir dengesizliğinin giderilmesini sağlar. Toplumda zenginlerle fakirler arasındaki kıskançlık, kin ve düşmanlık duygularını giderir. Zekât sayesinde zenginlerle fakirler arasında dostluk ve kardeşlik bağı kurulur. Zekât, insandaki mal hırsının önüne geçer, cimrilik ve bencillik gibi kötü huyları yok eder.

Zekât, Müslüman’a başkalarını düşünmeyi öğretir. Bu sayede Müslüman başka insanlara merhamet etmeyi, elindeki imkânları başkalarıyla paylaşmayı öğrenir. Hac ibadeti, Müslüman bir kişiye hem bireysel hem de toplumsal olarak kulluk etmenin manevi hazzını yaşatır. İnsana, dünyevi her şeyden sıyrılıp sadece kul olma bilincini ve sevincini yaşatır. Kefene benzeyen kıyafetiyle mahşer meydanının provasını hissettirir. Böylece kişiye kendini sorgulama fırsatı verir. Hac ibadeti, toplumsal olarak Müslümanlar arasındaki yıllık bir buluşma gibidir. Dünyanın her yerinden gelen Müslümanlar birbirleriyle tanışır, kaynaşır ve dost olurlar. Birbirlerinin dertleriyle ilgilenir, sevinçleriyle mutlu olurlar. Hac; dili, rengi, milliyeti farklı olan Müslümanların kardeşlik duygularını yeniler. İbadet esnasındaki her türlü zorluklara katlanmak, Müslümanlara merhametli olmayı, birlikte yaşama tecrübesini sabırla ve saygıyla öğrenmeyi sağlar. Kurban ibadeti, Müslümanlara kulluk yolunda Allah (c.c.) için her şeyi feda edebileceklerini yaşatır. Kurban, Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için kesilir. Müslüman bir kişi kurban ile Allah’a yakın olmanın mutluluğunu yaşar. O’na olan bağlılığını kuvvetlendirir. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle ifade edilir: “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz fakat sizin Allah’ın emirlerine olan bağlılığınız ona ulaşır…” (Hac suresi, 37. ayet.) Müslüman bir kişi kurban ibadeti sayesinde bencillikten kurtulur, cömert olmaya yönelir. Kestiği hayvanın etini Müslüman kardeşleriyle paylaşarak Allah’ın (c.c.) kendisine verdiği nimetlere şükretmiş olur. Kurban ibadeti aynı zamanda sosyal adaletin sağlanmasına katkı sağlayan bir ibadettir. Kurban, toplumdaki fakirlerin, kimsesizlerin gözetilmesine vesile olur. Kurban, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar. Yapılan yardımlarla zenginle fakir arasındaki bağlar güçlenir.

Yorum yapın