Ahd, vaat etme, iki taraf arasında yapılan sözleşme, yemin, söz verme manalarına gelmektedir. Vefa, sözünde durmak, yerine getirmek, ödemek manalarına gelmektedir. Yapılan iyilikleri unutmamak, iyilikte bulunanlara misliyle veya daha güzeliyle karşılık vermektir.
Ahde vefa ise Kur’an ahlakının temel ilkelerinden biri olup verilen sözü yerine getirmek, sözünde durmak, yapılan anlaşmalara bağlı kalmak gibi anlamları ihtiva etmektedir. Verilen sözde durmak, Allah’ın (c.c.) emri, Resulullah’ın (s.a.v.) sünnetidir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “…Ahde vefa gösterin. (Verdiğiniz sözü yerine getirin) Çünkü verilen sözü yerine getirmekte sorumluluk vardır.”22
Kişinin yerine getiremeyeceği sözleri vermemesi gerekir. Peygamber Efendimiz, “… ahde vefa göstermeyenin dini yoktur.”23 buyurarak ahde vefa göstermenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Ahde vefa, insanlar arasında güven tesis eden yegâne vasıtalardan biridir. Bu yüzden, Allah (c.c.), Kur’an’da, insanların birbirleriyle yaptıkları sözleşmelerin esaslarına uygun hareket etmelerinin, verdikleri sözleri mutlaka yerine getirmelerinin önemi üzerinde ısrarla durmaktadır. Kur’an, sözde durmayı ve antlaşmalara riayeti imanın bir gereği saymıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de verilen sözün önemi üzerinde titizlikle durmuş, iman ve sözde durma ameli arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir: “Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar.”24
Müslüman’ın sözü senet değerindedir, dolayısıyla Müslüman, yapamayacağı sözler vermemeli; söz verdiği zaman aleyhine de olsa yerine getirmeli, verdiği sözden caymamalıdır.
21. Ebû Davûd, Hammâm, 2.
22. İsrâ suresi, 34. ayet.
23. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C III, 134.
24. Buhârî, İman, 24, Mezalim 17, Cizye, 17; Müslim, İman, 106.