Allah, (c.c.) dini bir insan peygamber aracılığıyla insanlığa bildirmiştir çünkü vahiyler ancak beşer bir peygamber vasıtasıyla insan hayatında bir karşılık bulabilirdi.
Bunun için de dini, insanlara tebliğ etmekle ve açıklamakla görevli olan peygamberler, bu dinin nasıl yaşanacağını ve hayata aktarılacağını bizzat göstererek toplumlarına önderlik etmişlerdir. Resûlullah (s.a.v.), kendisine indirilen vahyin tebliğ edilmesi yanında onun tebyini, teşrii ve temsil edilmesiyle de görevlendirilmiştir.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Tebliğ Görevi
‘‘Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki elçimize düşen apaçık bir tebliğdir.” (Teğabûn suresi, 12. ayet .) Sözlükte tebliğ, “ulaştırma, duyurma, bildirme” anlamlarına gelmektedir. İslam düşüncesinde ise tebliğ, peygamberlerin Allah’ın (c.c.) kendilerine indirmiş olduğu vahiyleri insanlara eksiksiz olarak bildirmesine denir. (MEB Dinî Terimler Sözlüğü, s. 354.)
Peygamberliğin veriliş sebeplerinin en önemlisi ve her peygamberin en büyük görevi, insanları Allah’a (c.c.) inanmaya davet etmektir. Allah (c.c.), insanlara hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olmaları için helal ve haramlarını peygamberleri aracılığıyla bildirmiştir. Peygamberler de insanları hidayete ve saadete erdirecek bu vahiyleri onlara eksiksiz olarak ulaştırmakla görevlidirler. Peygamberler bu görevi yerine getirirken yani Allah’ın (c.c.) dinini tebliğ ederken çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış hatta hükümdarlar tarafından zindana atılmışlardır fakat onlar daima sabretmiş, tebliğ görevlerini yerine getirerek bu konudaki kararlılıklarını ortaya koymuşlardır.
Peygamberlerin ilki, ilk insan olan Hz. Âdem (a.s), sonuncusu ise Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Hz. Muhammed (s.a.v.) bütün insanlar için hatta bütün âlemler için bir rahmet olarak gönderilmiştir. Her peygamber kendi çağının şartlarına göre kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmiştir. Kur’an’da Peygamberin (s.a.v.) bu görevi şöyle anlatılır: “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzâb suresi, 45- 46. ayet.) Ayrıca Kur’an’da birçok ayette Hz. Peygamber’in (s.a.v.) görevinin ancak tebliğ olduğu zikredilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) ise kıyamete kadar geçerli olacak dinî esasları tebliğ etmiştir. O bu görevini hakkıyla yerine getirmiş ve “Veda Hutbesi”nde bu tebliğ görevini yerine getirdiğine insanları şahit tutmuştur. Allah (c.c.), Hz. Peygamberin (s.a.v.) bu görevini yerine getirmesi için teşvik etmiş ve bu konuda karşılaşacağı tehlikelere karşı kendisini koruyacağını vurgulayarak şöyle buyurmuştur: “Ey Peygamber! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır. Allah, hakikati inkâr eden insanları doğru yola iletmez.” (Maide suresi, 67. ayet.)
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Tebyin Görevi
Sözlükte tebyin, “bir şeyi açıklığa kavuşturma, anlatma, açık söyleme ve anlaşılır bir dille açıklama” anlamlarına gelmektedir. İslam düşüncesinde ise tebyin, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kendisine indirilen Kur’an-ı Kerim’i halka tebliğ ederek vahiyleri insanların anlayabileceği şekilde açıklamasıdır. Peygamberimizin (s.a.v.) görevlerinden biri de tebyindir. Bu görev Kur’an’da şu ayetle kendisine verildiği bildirilmiştir: “… İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.” (Nahl suresi, 44. ayet.) Sözleri ve davranışlarıyla “Yaşayan Kur’an” olan Hz. Muhammed (s.a.v.) insanlar için en güzel örnek olarak gönderilmiştir.
Hz. Muhammedin (s.a.v.) en önemli görevi Kur’an’ı insanlara tebliğ etmek, açıklamak ve onu hayatında uygulamaktı. Peygamberimiz (s.a.v.) sadece Kur’an-ı Kerim’i tebliğ eden, sıradan bir insan değildir. O kendisine bildirilen emir ve yasakları insanlara tebliğ ederek açıklamış ve bu ayetlerin nasıl uygulanacağını bizlere davranışlarıyla göstermiştir. (Kur’an’dan Öğütler, C 2, s. 261.) Hz. Muhammed (s.a.v.), Kur’an hükümlerinden anlamı kapalı veya anlaşılması zor olan bazı ayetlere açıklık getirmiştir. Kur’an’da namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetler açıkça emredilmiş fakat onların bazı uygulamalarını Peygamber Efendimiz (s.a.v.) açıklamıştır. Kur’an’da Allah (c.c.) “Namaz kılın…” (Bakara suresi, 110. ayet.) ayetiyle namazı emretmiş fakat Kur’an’da nasıl kılınacağı, zamanı, rekâtlarına dair bir açıklama yapılmamıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın.” (Buhârî, Ezan, 18.) buyurarak namazın nasıl kılınacağını bizzat kendisi uygulayarak açıklamıştır. Kur’an’ da zekât ve hac, farz kılınmıştır fakat zekâtın hangi mallardan ve ne kadar verileceği ve haccın nasıl yapılacağı açıklanmamıştır. Bu detaylar Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından açıklanmış ve onun tarafından müminlere öğretilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ı en iyi anlayan ve yorumlayan kişidir. Onun sözleri, fiil ve davranışları da Kur’an’ın tefsiri olduğu için, ahlakı da Kur’an ahlakı idi.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Teşri Görevi
Sözlükte teşri, “kanun ve hüküm koyma, yasama” anlamlarına gelmektedir. (DİB, Dinî Kavramlar Sözlüğü, s. 654.) İslam dininde hüküm koyma yetkisi sadece Allah’a (c.c.) ve Hz. Muhammed’e (s.a.v.) aittir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) görevlerinden biri de hüküm koymaktır. Peygamberin (s.a.v.) hüküm koyması Allah’ın (c.c.) ona bildirmesi, onun da bu konuda açıklama yapması demektir. Peygamberin (s.a.v.) her koyduğu hüküm Allah’ın (c.c.) bilgi ve izni dâhilindedir. Peygamberimiz (s.a.v.) Allah’ın (c.c.) kendisine verdiği yetkiye dayanarak Kur’an’da açıklanmayan konularda teşri yetkisine sahiptir. Hz. Muhammed (s.a.v.), Kur’an’da yer almayan veya ayrıntıya yer verilmeyen konularda hüküm koymuştur. Peygamber’in (s.a.v.) bu yetkisi sınırsız bir yetki olmayıp Kur’an’a dayalı ve onunla uyumludur. Peygamberin (s.a.v.) koyduğu hüküm, Kur’an’daki bir hükmü açıklama ya da onaylama niteliğindedir. Allah (c.c.), Kur’an’da Peygamberin (s.a.v.) helal ve haram konularındaki teşri görevini şu ayetiyle açıklar: “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.” (A’raf suresi, 157. ayet.) Hz. Muhammed (s.a.v.) bir yandan karşılaştığı yeni meseleler hakkında yeni hükümler veriyor, bir yandan da Müslümanlar arasındaki meselelerde hakemlik yapıyordu. Müminler, Allah (c.c.) ve Peygamberin (s.a.v.) koyduğu hükümlere uymakla yükümlüdürler. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulur: “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzab suresi, 36. ayet.)
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Temsil Görevi
Sözlükte temsil “simgeleme, sembolü olma, birinin veya bir topluluğun adına davranma” gibi anlamlara gelir. Peygamberin (s.a.v.) görevlerinden biri de vahyi (dini) temsil etme görevidir. Hz. Muhammed (s.a.v.), bir insan olmakla birlikte aynı zamanda Allah’tan (c.c.) vahiy alan bir peygamberdi. Hz. Peygamberi (s.a.v.) diğer insanlardan ayıran en önemli özelliği, vahiy almasıdır. “De ki ‘Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır.’ diye vahyolunuyor…” (Kehf suresi, 110. ayet.) ayeti bu konuyu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vahiy alması ve onu insanlara tebliğ etmesi haricinde ilahi mesajın gerçek hayata nasıl tatbik edileceğini öğretmek gibi bir görevi de vardı. Nitekim Kur’ân’da “Peygamber sizin için güzel bir örnektir.” (Ahzab suresi, 21. ayet.) buyrulmaktadır. Bu örneklik, ilahi mesaj olan Kur’an’ı insanlara uygulamalı olarak göstermek, ondan nasıl yararlanacaklarına dair bilgi vermektir. Hz. Muhammed (s.a.v.), dinî ve dünyevi konularda müminlere ve tüm insanlığa örnek olmuş, İslam dinini en güzel şekilde temsil etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), peygamberliği boyunca İslam’ı en ince ayrıntısına kadar yaşayarak ashabına ve kendisinden sonra gelecek tüm insanlara örnek olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.), risaleti (peygamberliği) boyunca öncelikle vahyolunan emirleri kendisi uygulamış, yasaklanan fiillerden de sakınmıştır. Böylece o, örnek şahsiyeti ile ilahi vahyin en büyük temsilcisi olmuştur çünkü Allah (c.c.), Hz. Peygamber’i (s.a.v.) Müslümanlara, Müslümanları da diğer insanlara örnek (şahit) göstermektedir. Allah Teala (c.c.) insanlığa Kur’an’ı doğrudan göndermeyip, yirmi üç yılda Peygamberinin (s.a.v.) örnek şahsiyeti ile uygulamalı bir şekilde, peyderpey göndermiştir. Bu zaman zarfında onun ahlakı, ibadet hayatı, ailesi ile olan münasebetleri kısaca her hâli Müslümanlar için örneklik teşkil etmiştir. (Hadislerle İslam, C 1. s. 416.) Hz. Peygamber (s.a.v.) sadece Kur’an’ı anlatarak değil yaşayarak da öğretmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) hayatı inançtan ibadete, eğitimden ahlaka, ticaretten toplumsal ilişkilere varıncaya kadar hayatın her alanında Kur’an’ın en güzel temsilcisiydi. Allah Resulü (s.a.v.), kendisine indirilen Kitab’ın âdeta ete kemiğe bürünmüş mücessem hâliydi. O, tefsir olunmuş bir Kur’an’ı, canlı bir İslam’ı temsil etmekteydi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) de yirmi üç yıl süren risalet hayatı boyunca sözleri ve davranışlarıyla daima İslam’ı yansıtmış, ömrünü Kur’an’la şekillendirmiş ve yaşayan Kur’an olmuştur. (Hadislerle İslam, C 6. s. 490-499.)