“…Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir…” (Rad suresi, 11. ayet.)
Toplumsal hayat, dinamik bir yapıya sahiptir ve sürekli bir değişim hâlindedir. Toplumlar zaman içerisinde değişime uğrarlar. Bazen bu süreç çok yavaş ilerler bazen de çok hızlı olmaktadır. Değişme, toplumların hayatında her zaman gözlemlenen bir olgudur. Değişen koşullara, ihtiyaçlara bağlı olarak onlara uyum sağlamak için tutum ve davranışlar da değişir. Toplum, her gelişme ve değişimi yönetecek ve onu iyi olana yönlendirecek bilgi ve güce sahip olmalıdır.
Sosyal değişimin ekonomik, dinî, siyasi, kültürel, teknolojik ve coğrafya gibi pek çok sebebi vardır. Sosyal değişim toplumun kültürünün, yapısının ve davranışlarının zaman içinde bazı etkenlerden dolayı farklılaşmasıdır. Her toplum, zaman içerisinde farklı topluluklar, uygarlıklar ve kültürlerle karşılaşmış bunun sonucunda da kendi içinde sosyo-kültürel bazı değişimler yaşamıştır. Sosyal değişimin yaşanmasının pek çok sebebi olabilir fakat bu değişimi en iyi açıklayan faktörlerden biri de dindir. Din ve toplum karşılıklı etkileşim hâlindedir. Din nasıl insan ve toplum hayatında köklü değişikler yapıyorsa sosyal değişimler, teknolojik ve bilimsel gelişmeler, şehirleşme, siyasi ve ekonomik yapılar ve kültürel farklılaşma da dinin anlaşılması ve hayata geçirilmesinde bazı değişikliklere neden olur.
İslam dininin korumayı amaçladığı beş temel esas:
1. Akıl
2. Din
3. Nesil
4. Can
5. Mal
Din, ortaya koyduğu yeni değerler sebebiyle toplumdaki sosyal değişmenin temel faktörlerinden biridir. Dindeki inanç, ibadet ve ahlaki kurallar sosyal değişimi sağlayan ana unsurlardır. (Abdurrahman KASAPOĞLU, Kur’an’da Sosyal Değişim, s. 13- 20.) İslam dini değişimden yanadır fakat insan fıtratına uygun ve tevhid merkezli bir değişim istemektedir. Kur’an’da insan ve toplum kendini değiştirmesi hâlinde Allah’ın (c.c.) onlarla ilgili bazı değişiklikler yapacağını Ra’d suresi 11. ayetinde şöyle belirtir: “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.” (Ra’d, 11) (Sabri HİZMETLİ, “İslam ve Değişim, s. 90.) İslam dini, değişimi desteklerken değişmenin nasıl olması gerektiği konusunda da önemle durur çünkü İslam, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayan değişmeleri teşvik ederken aksi yöndeki değişmelerden sakındırmıştır. “İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz ama içinizden cimrilik yapanlar var. Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar.” (Muhammed Suresi, 38. ayet.)
Dinî alanda gerçekleşen değişiklikler, toplumun değer yargılarında köklü değişikliklere neden olur. Buna en güzel örnek İslam’dır. Hz. Peygamber (s.a.v.) de peygamberlik görevi süresince insan ve toplum hayatını İslam’ın emrettiği bir din anlayışı yönünde değiştirmeye çalışmıştır. Peygamberimizin (s.a.v.) oluşturduğu ilk Müslüman grup başlangıçta küçük bir topluluk iken zamanla büyük bir dünya dinine dönüşmüş, göçebe bir düzenden yerleşik şehir hayatına, sözlü kültürden yazılı kültüre doğru ilerleyerek büyük ve köklü bir sosyal değişim geçirmiştir. Bu çerçevede Mekke ve Medine’de dinî, sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, edebî, ahlakî, hukuki alanlarda çok büyük bir sosyal değişim gerçekleşmiştir. Buna göre İslam sadece ibadet ve ahlaki ilkelerden ibaret değil, insanı ve çevresinin günlük hayatlarında ihtiyaç duydukları her türlü esası içermektedir. İslam dini inanç, ibadet ve ahlak esaslarına uygun olan her gelişmeyi ve değişimi onaylamış; akla, cana, mala, nesle ve dine zarar verecek her değişimi de yasaklamıştır. Kur’an, inananlara sadece bilgi vermez aynı zamanda bu bilgilerin uygulanmasını, hayata geçirilmesini ister ve insanlara rehber olur. Müslümanlar inandığı dini ve yaşadığı çağın özelliklerini bilmeli ve toplumda meydana gelen teknolojik, bilimsel, sosyal ve kültürel değişimler karşısında yaşanan sıkıntı ve problemlere karşı çözümler üretmelidir. İslam, evrensel bir dindir Kur’an’da evrensel bir kitaptır. Kıyamete kadar her çağda geçerliliğini koruyacak ve insanlara rehberlik edecek hak bir kitaptır. Belli bir zamana ve döneme değil tüm zamanlara ve her asra hitap edecektir. Buna göre İslam dini hiçbir zaman ve mekânla sınırlandırılamaz. İslam, geldiği andan kıyamete kadar evrenselliğinin bir gereği olarak her çağın sorunlarına çözüm yolları sunmuştur. İslam alimleri, bilim ve teknoloji alanlarında yaşanan değişim ve gelişmeler karşısında canlılığını ve dinamizmini koruyarak çözümler üretmek durumundadır. Özellikte tıp, ziraat ve iletişim alanındaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler insanların hayatlarında birçok problemlere çözüm olmuştur. Fıkıh alimleri bu gelişmeler karşında özellikle organ nakli, tüp bebek, genetik kopyalama, estetik ameliyat, protez kullanımı, otopsi, sinema ve televizyon, sosyal medya kullanımı, ekonomi alanında borsa, hisse senedi, tahvil, döviz alım ve satımı, bitcoin gibi konuları tartışarak İslam’a uygun yeni görüşler ortaya koymuşlardır. Bunu yaparken zamanın ve şartların değişmesiyle farklılaşan sorunlar karşısında İslam dininin değişmeyen esasları ile toplumun değişkenlerini dikkate alarak çözümler bulmuşlardır.