Din ve Çevre İlişkisi

Allah (c.c.), evrendeki her şeyi belirli bir ölçüye ve düzene göre yaratmıştır. Kur’an’da “Yeri ve göğü Allah yükseltti. Dengeyi o koydu. Sakın o dengeyi bozmayın.” (Rahman suresi, 7- 8. ayetler.) ayetiyle evrenin işleyişinde tüm canlı ve cansız varlıklar belirli bir düzen ve intizam içerisinde hareket ettiği belirtilmiş ve dengenin bozulmaması gerektiği emredilmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biriniz elinde bir hurma fidanı varken kıyamet kopuyor olsa bile derhal onu diksin!” (İbn Hanbel, III, 184.) hadisiyle insanları çevreye karşı duyarlı olmaya ve ağaç dikmeye teşvik etmiştir. Çevre, canlı cansız tüm varlıkların bir arada bulunduğu ve birbirini olumlu veya olumsuz etkilediği, güzelleştirmek ve imar edilmek üzere insanlara emanet edilmiştir. Allah (c.c.) çevreyi insana emanet etmiştir çünkü varlıklar içinde evreni en iyi algılayabilen ve hakkında düşünceler üretebilen tek akıllı varlık insandır. Bundan dolayı Allah (c.c.) doğayı ve içindeki canlı cansız her şeyi insanın sorumluluğuna vermiş ve emanetinden de sorumlu tutmuştur. “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.” (Casiye suresi, 13. ayet.) İslam dinine göre içinde bulunduğumuz çevre ve içindeki doğal kaynaklar hava, toprak ve su sadece insana ait değildir. Doğal kaynaklar, içindeki tüm canlıların ortak malıdır, insanoğlunun bunları sınırsız bir şekilde kullanım hakkı yoktur. İslam’a göre insan çevreyi kullanma bilincine sahip olmalıdır. Buna göre Kur’an insanın çevre ile ilişkisini ölçü, denge, emanet, adalet, sorumluluk ve israf etmeme gibi bazı ahlakî temeller üzerine kurmuştur.

Allah (c.c.), Kur’an’da sık sık kendi varlığını çevreden örneklerle delillendirir. Kur’an’da yer, gök ve insanlara verilen sayısız nimetlerden bahsedilirken Allah’ın (c.c.) gücünün ve kudretinin sergilendiği muhteşem bir evren ve çevre resmedilir. Allah (c.c.) insana pek çok nimet vermiş fakat buna karşılık bazı sorumluluklar da yüklemiştir. Bir Müslümanın ilk sorumluluğu bu nimetleri kendisine karşılıksız veren Allah’a (c.c.) karşıdır. Müslüman, Allah’a (c.c.) bu nimetlerden dolayı şükretmeli ve O’nun rızasını kazanmalıdır. Bunun için de bulunduğu çevresini temiz tutmalı ve güzelleştirmelidir. İnsanlar Allah’a (c.c.) karşı sorumluluklarını yerine getirirken Allah’ın (c.c.) doğaya koyduğu dengeyi korumalı ve çevredeki nimetleri ölçülü bir şekilde kullanmalı, israf etmemelidir. Allah (c.c.) bize çevreyi emanet etmiş fakat sonsuz ve sorumsuz bir kullanım hakkı vermemiştir. İslam dini insanların doğal kaynaklarının kullanımında açgözlü ve müsrif bir tutum sergilenmesini yasaklamıştır. Ayrıca İslam sadece insanların emeğini değil doğal kaynakların da sömürülmesini yasaklamıştır. Bu anlamda her Müslümanın çevre bilinci hakkında ahlaki bir tavır ortaya koyması gerekir.

Müslüman bir kimse çevreyi Allah’ın (c.c.) bir emaneti olarak görmeli, çevrede sadece insanların değil hayvanların ve bitkilerin de yaşam hakkı olduğu unutmamalıdır. Bu konuda Peygamberimizin (s.a.v.) bize emrettiği ve tavsiye ettikleri hatırlanmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Benim için yeryüzü temiz ve namaz kılmaya uygun hâle getirildi.” ( Müslim, Mesacid, 5.) buyurarak yeryüzünün temiz olduğunu vurgulamıştır. Müslümanlar yeryüzünün temiz kalması ve kirlenmemesi için çalışmalıdır. Yaşadığı oda, ev, mahalle, şehir, ülke ve dünyanın temiz, sağlıklı ve güzel olması Müslümanın sorumlulukları arasında yer alır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Evlerinizin önünü temiz tutun.” (Tirmizi, Edeb, 41.) buyurarak bu sorumluluğu hatırlatmıştır. O, “Rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmak sadakadır.” ( Buhari, Cihad, 128.) buyurarak da Müslüman bir kimsenin çevresinin temizliğine dikkat etmesinin sadaka olduğunu belirtmiştir.

İslam dini Müslümanları hayat kaynağı olan hava, su ve toprağa karşı sorumlu tutmuştur. Hava, su ve toprağın temiz olması kadar onların kullanımında da insanlara bazı görev ve sorumluklar düşmektedir. Canlılar için hayatını devam ettirebilmesi için en önemli unsur havadır. Hava olmadan canlılar yaşamlarını sürdüremez. Müslüman olarak soluduğumuz havanın temiz olması için çalışmalı, havayı kirletecek zararlı gazların salınımını durdurmak için çalışmalıyız. Havanın temiz kalması için çevremizi ağaçlandırarak yeşillendirmeliyiz.

Allah (c.c.) insanı sudan yaratmış ve hayatının devamı için suya muhtaç kılmıştır. Doğadaki suyun temiz tutulması ve kullanımında israf edilmemesi gerekir. Peygamberimiz (s.a.v.) abdest alırken bile suyun israf edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Su kaynaklarının kirletilmemesi ve su kullanımında tasarruflu olunması her Müslümanın sorumlulukları arasındadır. İnsanların hayat kaynağımız olan toprağa karşı da bazı görev ve sorumlulukları vardır. İslam dini açısından toprağın kirletilmemesi kadar toprağın ekilmesi ve bakılması da önemlidir. Peygamberimiz (s.a.v.) boş toprağın ekilmesini emretmiş ve “Her kim ölü bir toprağı (bakımını sağlayarak) ihya ederse bundan dolayı sevap kazanır. Hayvanlar da ondan yararlandıkça ona sadaka yazılır.” (Darimi, Büyu’, 65.) buyurarak toprağı ekmenin mükafatını sadece bu dünyada maddi olarak değil ahirette de sevap olarak alacağımızı vurgulamıştır. Doğal kaynakların gelişigüzel ve müsriflik derecesinde kullanılması sadece doğanın değil içinde yaşayan insan, hayvan ve bitkilerin de ekosistemini bozmakta ve onlara zarar vermektedir. Ayrıca Müslüman, çevre konusunda bilinçli davranmalı ve sadece çevresindeki canlılara karşı değil doğal, tarihî ve kültürel değerler konusunda da duyarlı ve bilinçli olmalıdır. İnsanlar önce Allah’a (c.c.) karşı sonra insanlara karşı içinde bulundukları çevreden sorumludur. Allah (c.c.) dünyayı yaratmış içini de insanların ve diğer canlıların yaşamasına sağlayacak şekilde düzenlemiş, pek çok nimet vermiş ve bunların karşılığında insanları çevreye karşı sorumlu tutmuştur. İnsanlar kurallara uymadığı zaman Allah (c.c.) dengenin bozulacağını şu ayetle açıklamıştır: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır. (Rum suresi, 41. ayet.) İnsanoğlu bazı ekonomik ve siyasi sebeplerden dolayı çevreyi sorumsuzca kullanmış bunun sonucunda bugün ve yarınlarda da devam edecek büyük çevre sorunları ortaya çıkmıştır. Müslümanlar bu durumda emaneti hatırlamalı ve Allah’a (c.c.) karşı sorumluluğunu yerine getirme gayretinde olmalıdır. Dünyamızda sınırsız hava, sınırsız toprak ve sınırsız su olmadığını bilerek hayat şartlarımızı düzenlemeliyiz. Doğal çevre, insanlar kötü bir şekilde müdahele etmediği ve ihtiyacı kadar yararlandığı sürece temiz kalacaktır. Bunun için bir Müslümana yakışan şey yeryüzünü imar ederek güzelleştirmek ve onu bozacak durumlardan kaçınmaktır. (Hadislerle İslam, C 7, s. 371- 380.)

 

Yorum yapın