İslam Akaidinin Kaynakları

İslam’ın inanç esasları (akaidi) doğrudan doğruya Kur’an ayetleri ve mütevatir hadisler tarafından, hiçbir yoruma meydan vermeyecek biçimde açık ve net olarak belirlenmiştir. Nitekim Kur’an’da Allah’a (c.c), peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, ahirete, kader ve kazaya iman konusuna temas eden ve yer yer ayrıntılı bilgiler veren birçok ayet vardır.

Öte yandan hadis kitaplarının; tevhid, cennet, cehennem, sünnet, münafıklar, kader, kıyamet gibi bölümlerinde iman esasları ile ilgili çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Başka bir deyişle itikadın kaynağı nasstır. Dolayısıyla aklın yalnız başına hüküm koyma, vahiyden bağımsız olarak dinî değerleri ve inanç esaslarını belirleme, farz ve haram gibi hususları tayin etme yetkisi yoktur. Ancak bu, itikat sahasında aklın hiçbir etkinliği ve rolünün olmadığı anlamına gelmez. Zira daha önce ifade edildiği üzere din sadece akıl sahibi insanı muhatap kabul etmektedir; yani insanın mükellefiyetinin dayanağı, akıl sahibi ve düşünebilen bir varlık olmasıdır.

İslam âlimleri; yanıltıcı psikolojik hâl ve engeller veya dış etkenlerin tesirinden kurtularak doğru biçimde düşünebilen akıl (akl-ı selîm) ile temel inanç ilkelerine, özellikle Allah’ın (c.c) varlığı ve birliğine ulaşmanın mümkün olduğunu belirtmişlerdir.

İnancın belirlenmesinde olduğu gibi bir ilim dalı olarak akaidin de temel kaynağı nasstır yani Kur’an ve sünnettir. Kur’an ve mütevatir hadislerle belirlenen hükümlere inanılması farz olup inkârı kişiyi dinden çıkarır. Bununla birlikte aklın da akaidde önemli bir rolü vardır. Aklın akaid alanındaki birinci vazifesi, nassların ortaya koyduğu itikadî ilkeleri anlamak ve yorumlamaktır. Ayrıca akıl; çeşitli ilkeler ve usuller doğrultusunda nassları inceleyerek hangi esasların iman küfür sınırını belirleyecek kadar kesin, hangilerinin ise bid’at dalâlet – sünnet hidayet ölçüsü olacak konumda bulunduğunu tayin eder. Nassları bütünlük içerisinde değerlendirir; Allah’tan (c.c) gelen vahiy kaynaklı bilgide asla bir çelişki bulunamayacağı için40 ilk bakışta farklı anlamlar taşıdığı ve çelişkili olduğu sanılan hususları birbiriyle telif eder, bunların nasıl doğru anlaşılacağını gösterir.

Akıl, nasslarda ortaya konulan inanç esaslarını hem başka nasslardan hem de duyuya gözleme, akıl yürütmeye dayalı pozitif ve sosyal bilimlerden elde ettiği verilerle açıklar, ayrıntılandırır, yorumlar, delillendirmeye ve ispatlamaya çalışır. İnkârcılar ile farklı din ve kültürlere mensup kimseler Kur’an ayetleri ve hadisleri delil olarak kabul etmeyecekleri için onlara karşı akli verilerle inanç esaslarının savunmasını yapar. Nass itikadı belirlerken akıl itikadı anlar, yorumlar, ispatlar ve savunur. Allah’ın (c.c) hakikati bulmak ve anlamak üzere insanlara bahşettiği bir araç olan ve sağlıklı düşünebilen aklın, nass (Kur’an ve sünnet) ile çelişik olması söz konusu değildir.

Tarihsel süreçte Ehl-i sünnet akaidini bu ilkeler çerçevesinde ele alan erken dönem eserler arasında Ebû Hanîfe’nin (ö. 150-767) el-Fıkhü’l-Ekber adlı eseri örnek verilebilir. İlerleyen dönemde Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin (ö. 333-944) Kitabü’t-Tevhid’i ile Ebü’l-Hasan el-Eş’arî’nin (ö. 324-935) el-İbane an Usuli’d-Diyane ve el-Lüma’ isimli eserleri itikada dair önemli çalışmalardır.

İslam akaidini ele alan onlarca eser yazılmıştır. Bu eserlerden bazıları Arapça olarak yazılmış daha sonra Türkçeye tercüme edilmiştir. Bazıları da Türkçe olarak yazılmış ve İslam akaidi konusunda önemli bir görev icra etmişlerdir. Ömer en-Nesefi tarafından kaleme alınan “Akauidü’n-Nesefî” (Nesefi Akaidi), tarih boyunca milletimiz tarafından en çok okunan eserlerin başında gelir. Arapça olarak yazılan eser, daha sonra Türkçe başta olmak üzere pek çok dile tercüme edilmiştir. Eserde varlık, bilgi, iman gibi temel konular ele alınmaktadır. İslam akaidini derli toplu ve öğretici bir tarzda özetlemesi Nesefi Akaidi’nin en önemli özelliğidir. Nesefi Akaidi üzerine yapılan bir şerh (yorum) çalışması olan ve meşhur âlimlerden Taftazânî tarafından kaleme alınan Şerhu’l-Akaid isimli eser, Akaid alanın en bilinen eserler arasında yer alır. Arapça olarak yazılan daha sonra dilimize tercüme edilen eser, yer yer felsefi konulara yer vermesine rağmen kolay anlaşılır bir üsluba sahip olması nedeniyle asırlar boyunca Osmanlı medreselerinde başucu kitap olmuştur. Günümüzde Akaid ilminde temel eserler arasında yer alan eser, Süleyman Uludağ tarafından “Kelam İlmi ve İslam Akaidi (Şerhu’l-Akaid) adıyla günümüz Türkçesine çevrilmiştir.

Türkiye Cumhuriyetinin beşinci Diyanet İşleri başkanı olan Ömer Nasuhi Bilmen tarafından Türkçe olarak kaleme alınan “İslam Akaidi” adlı eser, İslam akaidinin temel ilkelerini açıklandığı, İslam inanç esaslarına dair doyurucu ve güvenilir bilgilerin verildiği önemli bir çalışmadır. Salih Sabri Yavuz tarafından sadeleştirilerek güncellenene eser; tevhit ilmi, delil, şeri hükümler ve kaynakları, din ve akıl, Allah’ın sıfatları gibi konuları ele almaktadır. Şerafettin Gölcük ve Süleyman Toprak tarafından yazılan “Kelam Tarihi” isimli eser, klasik kelam geleneğine göre yazılmıştır. Kelam ilminin genel konuları ele alınmıştır. Kitabın hazırlanışında ilk kaynaklar kullanıldığı gibi en son çıkan eserlere de müracat edilmiştir. Bu kitapta kelam ilminin bütün konularına kısaca değinilmiştir. Böylece klasik kelam ilmi için bir müracaat kaynağı oluşturulma gayreti içine girilmiştir. Aynı zamanda günümüz kelam problemleri için de çağdaş kelam konularının neler olması gerektiği konusunda yol gösterici bir kaynaktır. Akaid ve kelam sahasında önemli bir eser olan Bekir Topaloğlu’nun “Allah İnancı” isimli eseri, adından da anlaşıldığı üzere sadece Allah’a (c.c) iman esasını konu edinmektedir. Allah’ın (c.c) varlığı, birliği, isimleri ve sıfatları başlıklı dört ana bölümde konuya ilişkin meseleler aktarılmaktadır. Eserin okuyucuda bilgi vermenin yanında doğru bir uluhiyyet düşüncesinin oluşmasına da katkı sunar.

Yorum yapın