Peygamber Farsça bir kavramdır. Bu kavram kelime olarak haber getiren, haberci, elçi anlamlarına gelmektedir. Dinî bir kavram olarak ise Allah (c.c.) tarafından inanç esaslarını, ibadet biçimlerini, ahlak kurallarını, Rabb’imizin (c.c.) emir ve yasaklarını insanlara bildirmek, onlara iyiyi ve güzeli, doğruyu ve yanlışı açıklamakla görevlendirilmiş ve vahiyle desteklenmiş kişilere peygamber denir. (MEB Dinî Terimler Sözlüğü, s. 294.)
Peygamberlere inanmak, Allah (c.c.) tarafından çeşitli zamanlarda peygamberler gönderildiğine, gönderilen peygamberlerin haber verdiği her şeyin doğru olduğuna şüphe etmeksizin iman etmek demektir. Her Müslüman, aralarında ayrım yapmaksızın Allah (c.c.) tarafından gönderilen bütün peygamberlere iman eder. Çünkü peygamberlerden birini inkâr etmek, hepsini inkâr etmek anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette bu hususla ilgili şöyle buyrulur: “Peygamber, Rabb’i tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. ‘Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabb’imiz, affına sığındık! Dönüş sanadır.’ dediler.” (Bakara suresi, 285. ayet.)
Allah (c.c.), insanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar olan zaman diliminde pek çok peygamber göndermiştir. Bunların sayısı hakkında kesin bir bilgimiz bulunmamaktadır. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette, “Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.” (Yunus suresi, 47. ayet.) buyrulmaktadır. Başka bir ayette de “…Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.” (Fâtır suresi, 24. ayet.) ifadesi yer almaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerden bazılarının adı belirtilmekte, bir kısım peygamberlerin ise hayat hikâyeleri ve tevhit mücadeleleri hakkında bilgiler verilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerin sayısı yirmi beştir. Bu konuyla ilgili olarak bir ayette, “Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var…” (Mü’min suresi, 78. ayet.) buyrulmaktadır.
Peygamberlik kesbî değil vehbîdir. Yani kişi çalışıp çabalayarak, çok ibadet ederek peygamber olmak hakkını kazanamaz. Rabb’imiz (c.c.), kulları arasından dilediğini peygamber olarak seçer ve görevlendirir. Bu durum bir ayette şöyle belirtilir: “…Allah, elçilik görevini kime vereceğini daha iyi bilir…” (En’âm suresi, 124. ayet.) Dolayısıyla peygamberlik, Cenab-ı Allah’ın (c.c.) bazı kullarına bir lütfu, ihsanı ve nimetidir.
Resul ve nebi, peygamberlikle ilgili olarak bilinmesi gereken kavramlardandır. Resul, “Allah (c.c.) tarafından kendisine yeni bir kitap verilen, insanları hak dine çağırmakla, dinî ve toplumsal hayatı Allah’ın (c.c.) emirlerine göre düzenlemekle görevli olan peygamberlere denir.” Nebi ise “Allah’ın (c.c.) kendisine vahyettiği şeyleri öğrenip olduğu gibi insanlara aktaran, onları vahye inanmaya ve itaat etmeye çağıran peygamberlere verilen addır.” (MEB Dinî Terimler Sözlüğü, s. 277 ve 304.)