İslamiyetin temel amaçlarından biri, insanların ahlaklı ve erdemli, toplumun da huzurlu, mutlu olmasını sağlamaktır. Bunun içindir ki yüce dinimiz insanları iyiliğe, güzelliğe, barışa çağırır. Bireylerin birbirleriyle iyi geçinmelerini, dostça ve kardeşçe yaşamalarını öğütler. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de inananların birbiriyle kardeş olduğu belirtilir. Dolayısıyla müminlerin birbirleriyle kardeş gibi yakın olmaları gerektiği vurgulanır. Peygamberimiz (s.a.v.) zamanındaki Müslümanlar bu ayetin gereğine uygun davranmışlardır. Mesela Medineli Müslümanlar, Mekke’den Medine’ye göç eden din kardeşlerine her türlü yardımı yapmışlardır. Onlarla evlerini, mallarını, maddi varlıklarını, sahip oldukları imkânları paylaşmışlardır. Çünkü onlar, inananların kardeş olduğunun, kardeşin kardeşle her zaman yardımlaşma ve dayanışma içinde olması gerektiğinin farkına varmışlardır.
Kur’an-ı Kerim’de yer alan pek çok ayette insanlar barış içinde ve dostça yaşamaya çağrılır. “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et…” (Enfâl suresi, 61. ayet.) buyrularak insanlar barışa davet edilir. Kur’an, insanlara bağışlayıcı olmayı, güzel söz söylemeyi, iyi davranışlarda bulunmayı, paylaşma ve yardımlaşmaya önem vermeyi emreder. Bu gibi güzel işler insanlar arasındaki dostluk ve kardeşliği güçlendirir. Ayrıca yüce kitabımızda, insanlar arasındaki iyi ilişkileri bozacak, toplumdaki kardeşlik ortamına zarar verecek davranışlar açık bir şekilde yasaklanır.
Hucurât suresinde insanlar toplumsal ilişkileri bozacak kötü davranışlardan kaçınma konusunda şöyle uyarılır: “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın… Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin…” (Hucurât suresi, 11-12. ayetler.)
Kur’an’da yer alan bir ayette, “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, ondan en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât suresi, 13. ayet.) buyrulur. Böylece insanlar arasında dil, ırk, köken vb. ayrımı yapılmaması hatırlatılarak tüm insanlarla iyi geçinmek gerektiği belirtilir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de dostluk ve kardeşliğe verdiği önemi pek çok hadisinde belirtmiştir. Mesela bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Kötü zandan sakınınız…Müslümanların ayıplarını, kusurlarını araştırmayınız… Birbirinize buğz ve adavet (kin ve düşmanlık) edip dargın durmayınız. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz. Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, ona hakaret etmez.” (Mâide suresi, 32. ayet.) Başka bir hadisinde de “Olgun Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların salim kaldığı (güvende olduğu) kimsedir.” (Buhari, Şirb, 9; Mezâlim, 23.) buyurarak dostluk ve kardeşliğe zarar verecek her türlü davranıştan kaçınılması gerektiğini bildirmiştir.