Hz. Lokman’a (a.s.) Yüce Allah tarafından hikmet verilmişti. Hikmet; dinde anlayış ve derinlik, akıl, sözde isabet demektir.
Hz. Lokman (a.s.), sahip olduğu ilim ve hikmetten dolayı Hz. Davut’a (a.s.) vezirlik, danışmanlık ederdi. İslam bilginleri arasında Hz. Lokman’ın (a.s.) peygamber olduğunu söyleyenler varsa da bu görüş genel olarak kabul görmemektedir. İslam âlimlerinin çoğunluğuna göre Hz. Lokman (a.s.), peygamber değil, velidir; Allah’ın (c.c.) sevgili kuludur.
Hz. Lokman (a.s.), Yüce Allah’ın salih kullarındandı. Çok düşünen, zeki ve ileri görüşlü bir kişiydi. Gereksiz ve çok konuşmaktan kaçınmaya özen gösterirdi. Halk, Hz. Lokman’ı (a.s.) çok sever ve ona saygı gösterirdi. Bu saygınlığı nasıl kazandığını soran bir kişiye şöyle dedi:
“Ben gözümü yumarım, dilimi tutarım, ihtirasıma engel olurum. Namuslu yaşamaya önem veririm. Namazımı uzatırım, verdiğim sözü yerine getiririm, misafirime ikram eder, onu ağırlarım. Komşumu korurum, boş ve yararsız şeylerle uğraşmam.” M. Âsım KÖKSAL, Peygamberler Tarihi, C 2, s. 232.
Hz. Davut (a.s.) bir gün Lokman’a (a.s.), “Bana bir koyun kes.” dedi. O da denileni yaptı. Davut Peygamber (a.s.), koyunun en iyi, en yararlı iki parçasını kendisine getirmesini söyledi. Hz. Lokman (a.s.) koyunun kalbini ve dilini getirdi. Bir süre sonra Hz. Davut (a.s.), Lokman’dan (a.s.) bir koyun daha kesmesini istedi. Hz. Lokman (a.s.) denileni yapınca bu kez Davut Peygamber (a.s.), koyunun en işe yaramaz, kötü, zararlı iki parçasını getirmesini söyledi. Hz. Lokman (a.s.) yine koyunun kalbini ve dilini getirdi. Hz. Davut (a.s.), Hz. Lokman’a (a.s.) niçin en zararlı ve en yararlı iki parça isteyince kalp ve dil getirdiğini sorunca Hz. Lokman (a.s.) şöyle dedi: “İyi olduğu ve iyi kullanıldığı zaman bu ikisinden daha güzel, yararlı başka bir şey yoktur. Kötü olduğu ve kötü kullanıldığı zaman da bu ikisinden daha kötü bir şey yoktur.” (M. Âsım Köksal, Peygamberler Tarihi, C 2, s. 232.)
Hz. Lokman (a.s.), Beytül Makdis yakınlarındaki Remle denilen şehirde vefat etti. (M. Âsım Köksal, Peygamberler Tarihi, C 2, s. 229-235.)
HZ. LOKMAN (A.S.)’IN OĞLUNA ÖĞÜTLERİ
“Ant olsun, biz Lokman’a, Allah’a şükret, diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye layıktır.
Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk büyük bir zulümdür, demişti.
Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret, diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.
Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.
Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti: Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa yine de Allah onu (senin karşına) getirir.
Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdendir.
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.
Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt…” (Lokman suresi, 12-19. ayetler.)