Yasalarda ve dinimizde güvence altına alınan temel haklardan biri özel yaşamın gizliliği hakkıdır. Özel yaşamın gizliliği ve dokunulmazlığı, İslam dininde daha çok mahremiyet kelimesiyle ifade edilir. Özel yaşam ya da mahremiyet alanı; kişinin başkalarıyla paylaşmak istemediği, başkaları tarafından bilinmesi, görülmesi veya görüntülenmesinden rahatsızlık duyduğu alan olarak tanımlanır. Başkalarının telefon konuşmalarını dinleme; yazışmalarını, mektuplarını, e-postalarını okuma; görüntülerini ve diğer sırlarını paylaşma gibi alanları da kapsar.
Her insanın kendine mahsus olan ve diğer insanlara açıp açmamaya kendisinin karar vereceği bir mahremiyet alanı vardır. Özel yaşamın gizliliğine dikkat edilmesi, herkesin en tabii haklarındandır. İnsanlar fıtratları gereği mahremiyet sınırlarına dikkat edilmesini isterler. Mahremiyet sınırlarının ihlal edilmesi bireylerin yanı sıra toplumsal yapıda da güvensizliğe ve tedirginliğe sebep olur.
İslam dininde kişilerin birey ve aile olarak sahip oldukları mahremiyet haklarına son derece önem verilmiş; mahremiyet sınırlarının ihlal edilmesi günah sayılmış ve gizliliğin araştırılması yasaklanmıştır. Bu anlamda özel yaşamın korunmasına yönelik tedbirler de alınmıştır. Başkalarının gizli kalması gereken yönlerini araştırmak, evlere izinsiz girmek, sırları paylaşmak ve benzeri konularda getirilen yasaklar bu tedbirlerdendir.
Yüce Allah (c.c), Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”19 buyurarak mahremiyetin ihlal edilmesini yasaklamıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) de bir hadisinde “…Müslümanlara eziyet etmeyiniz ve onların gizli taraflarını araştırmayınız…”20 buyurmuştur.
Başkalarının evine izinsiz olarak girmek bir mahremiyet ihlali olacağından yasaklanmıştır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler, başkasının evine izin almadan, seslenip selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz böyle hareket etmeniz sizin için hayırlıdır.”21 buyurularak konut dokunulmazlığına ve özel hayata saygı gösterilmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) de “Bir kimsenin evinin içine bakmak hiç kimseye helal değildir.”22 buyurarak insanlar arası ilişkilerde gözetilmesi gereken özel yaşamın gizliliğine ve dokunulmazlığına vurgu yapmıştır.
Özel yaşamın gizliliğiyle alakalı konulardan biri de sır saklanması ve sırların açığa vurulmasının yasaklanmasıdır. Bir kimsenin sırrını başkalarıyla paylaşmak doğru değildir. Sırları açıklamak, emanete ihanet etmek demektir. Çünkü sır, gizli kalacağına inanıldığı ve güven duyulduğu için paylaşılmaktadır. Aile mahremiyetini paylaşmak ise çok çirkin bir davranıştır. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v.) “Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah (c.c.) katında derecesi en kötü olacak insanlardan biri, eşi ile yaşadıklarını başkalarına anlatandır.”23
Anayasanın 20, 21 ve 22. maddelerinde özel yaşamın gizliliği şu şekilde düzenlenmiştir: “Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz… Kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz…”, “Kimsenin konutuna dokunulamaz… Kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz…”, “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır… Kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz…”
19 Hucurât suresi, 12. ayet.
20 Tirmizî, Birr, 85.
21 Nûr suresi, 27. ayet.
22 Ebû Dâvût, Edep, 136.
23 Müslim, Nikâh, 123.