Allah Teâlâ, gökte ve yerdeki bütün mahlûkatı kullarının hizmetine sunmuş, insanoğlu için sayısız nimetler yaratmıştır.
Nimetlerden faydalanırken rızkın helal yoldan elde edilmesi, israftan kaçınılması ve temiz olan yiyeceklerin tüketilmesi uyulması gereken kurallardandır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de “Ey Âdemoğulları, her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.”28 buyurmuştur. İsrafın haram oluşunun yanı sıra yediğimiz gıdaların helal ve temiz olması da gerekmektedir. Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’in başka bir ayetinde “Ey insanlar, yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yiyin…”29 buyurmuştur.
Allah’ın (c.c.) yeryüzünde bizim için serdiği nimet sofrası gerçekten çok geniştir. Helal olanlar, yasaklarla kıyaslanamayacak kadar fazladır. Yasak edilenler de, bildiğimiz ve bilemediğimiz zararlarından dolayıdır. Helal dairesi her türlü ihtiyaç ve arzumuza yetecek genişliktedir. Konunun diğer temel bir adabı da, yiyip içerken, aşırıya kaçmamaktır. Bu hem tıbben, hem de ahlaki açıdan uygun görülmemiştir. İbadet düşüncesiyle de olsa gereğinden az beslenmek doğru değildir. Peygamberimiz (s.a.v.), ömür boyu her gün oruç tutmayı uygun görmemiştir.
Gereğinden fazla yemek yemeyi de onaylamamıştır. Ayrıca iyice acıkmadan sofraya oturulmamasını, oturunca da tam olarak doymadan kalkılmasını tavsiye etmiştir.30 Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuda da mü’minler için güzel bir örnektir. O’nun sofrası çok çeşitli yemeklerden meydana gelen zengin bir sofra değildi. Sade bir hayat yaşadığı için sofrası da sadeydi. O, yemek için yaşamaz, yaşamak için yerdi. Eve geldiğinde yemek yoksa bunu problem etmez, bazen bir iki hurma ile yetindiği de olurdu. Hz. Peygamber (s.a.v.), az yemeyi tavsiye ederdi.
Bazı yemekleri daha çok sevse de, hiçbir yemek için “sevmiyorum” ifadesini kullanmazdı. Yemek davetlerine katılırdı. Yemeğe başlamadan önce ve yemekten sonra ellerini yıkardı. Yemeğe besmele ile başlar, yemeği sağ eliyle yer ve kısa bir dua ile bitirirdi. Ortaya konmuş yemeğin, kendi önüne gelen kısmından yerdi. Yemek yerken sağa, sola dayanarak veya yaslanarak yenmemesini tavsiye ederdi.31 Yemeğin israf edilmesini men ederdi.32 Soğan, sarımsak gibi kokusu başkalarını rahatsız eden yiyecekleri yedikten sonra toplum içine girmeyi hoş karşılamazdı. 33 Yemeğe ve suya üflemeyi yasaklardı.34 Yemeğin çok sıcak yenmemesi gerektiğini söylerdi. Yemek ve su kaplarının ağzını kapatmayı tavsiye ederdi.35
Sevgili Peygamberimiz suyu oturarak içmenin daha uygun olduğunu36 ve insanlara su dağıtan kimsenin, kendisinin en son içmesi gerektiğini haber vermiştir.37 Sevgili Peygamberimiz, ikramda bulunurken daima sağında bulunanlara öncelik verirdi. Bir gün kendisine süt getirilmişti. Bu sırada sağında bir bedevî, solunda da Hz. Ebu Bekir (r.a.) oturmaktaydı. Kendisi sütü içtikten sonra elindeki kabı bedeviye uzatarak “Herkes sağındakine versin!” buyurmuştur.38 Hz. Peygamber (s.a.v.), aile fertlerinin yemeği bir arada yemelerini tavsiye eder ve beraber yenen yemeğin bereketli olduğunu belirtirdi.39 Çocuklar, yemek yeme adabını ailece yenen sofrada öğrenirler. Sofrada duygu ve düşüncelerin paylaşılması ailenin birlik ve beraberliğini arttıran önemli bir faktördür. Müslüman, yemeğe besmele ile başladığı gibi yemek bittikten sonra da Allah’a (c.c.) şükretmeyi unutmamalıdır. Bu, sayısız nimetler veren Allah Teâlâ’ya kulluğun bir gereğidir.
28. A’râf suresi, 31. ayet.
29. Bakara suresi, 168. ayet.
30. bk. Tirmizî, Zühd, 47; İbn Mâce, Et’ime, 50.
31. Buhârî, Et’ıme, 13.
32. bk. Nesâî, Zekât, 66.
33. bk. Müslim, Mesâcid, 72.
34. bk. İbn Mâce, Sünen, Et’ime, 18.
35. bk. İbn Mâce, Sünen, Et’ime, 18.
36. bk. Müslim, Eşribe, 113.
37. Tirmizî, Eşribe, 20; Müslim, Mesâcid, 311; Ebû Dâvûd, Eşribe, 19; İbn Mâce, Eşribe, 26.
38. Buhârî, Eşribe, 14, 18; Müslim, Eşribe, 124.
39. bk. Ebû Dâvûd, Et’ime, 14.