Sorumluluk; kişinin kendi davranışlarının sonuçlarını üstlenmesi anlamına gelir.1 Sorumluluk duygusu davranışlarımıza yön verir ve hayatımızı anlamlı hâle getirir.
Sorumluluk bilinciyle hareket edenler sahip oldukları nimetlerin farkına vararak huzurlu yaşarlar. Kur’an-ı Kerim’de “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.”2 buyrularak insanın dünya hayatında başıboş ve sorumsuz bırakılmadığı; insanların tüm eylemlerinden sorumlu oldukları bildirilmiştir. Müslüman, günü geldiğinde yaptıklarının hesabını vereceği bilinciyle hareket eder. Bu bilinç, insana Allah’a (c.c.) karşı sorumluluklarını hatırlatır. Her insan, günü geldiğinde yükümlülüklerini hakkıyla yerine getirip getirmediğinden sorgulanacaktır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili olarak şöyle buyrulmuştur: “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.”3
Allah’ı (c.c.) Tanımak ve Bilmek
İnsanın ilk ve en önemli sorumluluğu, kendisini yaratan Rabbine karşıdır. Bu sorumluluk, O’nu bilmek ve tanımakla başlar. İnsan, Allah’ın (c.c.) varlığını ve birliğini; O’ndan başka ibadete layık hiçbir ilahın bulunmadığını bilip tasdik etmekle yükümlüdür. Bununla beraber emir ve yasaklarına uyarak yalnızca O’na ibadet etmek, insanın Allah’a (c.c.) karşı sorumluluklarındandır. Allah’a (c.c.) karşı daima edepli olmak, O’nu sevmek ve sevgisini her şeyin üstünde tutmak, adını saygıyla anmak da insanın yerine getirmesi gereken sorumluluklarındandır. İnsan, Yüce Allah’ın kendisine sunduğu nimetler karşısında her zaman şükrederek sorumluluklarını yerine getirmeye çalışır. Allah’ı (c.c.) doğru bir şekilde tanımak ve bilmek için Kur’an ve sünnetin rehberliğine başvurmak gerekir. Çünkü Allah (c.c.) hakkındaki en doğru bilgileri Kur’an-ı Kerim’den ve Peygamber Efendimizin hadislerinden öğrenebiliriz.
Allah’a (c.c.) İman, İtaat ve Teslimiyet
Her şeyin yaratıcısı olan Allah’a (c.c.) inanmak ve itaat etmek insanın sorumluluklarındandır. Allah’a (c.c.) iman etmek; Yüce Allah’ın varlığını, birliğini; eşi, benzeri ve ortağı olmadığını kabul etmektir. Yüce Allah’a iman aynı zamanda O’na itaati de gerekli kılar. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “… Eğer mümin iseniz Allah ve Resulü’ne itaat edin.”4 Hz. Muhammed (s.a.v.) de bir hadisinde Allah’a (c.c.) itaatin gerekliliğine şöyle vurgu yapmaktadır: “… Kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Kim de O’na isyan ederse ancak kendisine zarar verir. Allah’a hiçbir şekilde zarar veremez.”5 Allah’a (c.c.) iman ve itaat, Müslümanın hayatına anlam katar, fikir ve kararlarına yön verir.
Müslüman; Allah’a (c.c.) boyun eğen, emir ve yasaklarını itirazsız kabul ederek O’na teslim olan kimse demektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, Allah’a (c.c.) teslim olan Müslümanın güvende olacağı bildirilmiştir: “Kim iyilik yaparak kendini Allah’a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah’a varır.”6
Allah’a (c.c.) İbadet
İnsanların sorumluluklarından biri de Allah’a (c.c.) karşı kulluk görevini yerine getirmektir. Peygamber Efendimiz, ibadet etmenin Allah’ın (c.c.) insanlar üzerindeki hakkı olduğunu bildirmektedir: “… Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, insanların O’na kulluk ve ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır…”7 İbadet, insanın yaratılış amacıdır. Yüce Allah, “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”8 buyurarak insanları yalnızca kendisine kul olmaya çağırmaktadır. Bu konuda bir ayette şöyle buyrulur: “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin…”9
Allah’a (c.c.) Karşı Sevgi ve Saygı
İnsanlara sonsuz iyilik ve ihsanda bulunan Yüce Allah (c.c.) sevgiyi yaratandır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “… Aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir…”10 Sevgiyi insanların kalplerine koyan da Yüce Allah’tır. “İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.”11 Sevgiyi yaratan ve gönüllere yerleştiren Allah’ı (c.c.) sevmek de insanın ahlaki sorumluluklarındandır. Müslüman, Allah (c.c.) sevgisinin üstünde başka sevgilere yer vermez. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Allah’ı sever gibi onları severler. İnananlar ise en çok Allah’ı severler…”12 Kur’an-ı Kerim’de geçen “… Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler…”13 ayetiyle müminin, kalbinde en çok Allah sevgisine yer vermesi istenir. İnsan Allah’ı (c.c.) severek aynı zamanda O’nu yüceltmiş olur. Allah sevgisi, O’na karşı saygıyı da beraberinde getirir. Her şeyi yaratan, bilen, gören ve duyan Allah’a sonsuz bir saygı içerisinde bulunmak her müminin sorumluluklarındandır. Allah’a saygı duyan insan ibadetleriyle ve gönülden teslimiyetiyle bu saygısını göstermek ister. Her konuda olduğu gibi Allah’ı sevme ve O’na saygı duyma konusunda da bizlere örnek olan Peygamber Efendimiz: “Allah’ım, senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli isterim…”14 şeklinde dua ederek müminleri Allah sevgisine talip olmaya yöneltmiştir.
Allah’a (c.c.) Dua, Zikir ve Şükür
Hz. Muhammed (s.a.v.): “Dua, ibadetin özüdür.”15 buyurarak duanın, kulluğun en özlü ifadesi olduğunu haber vermiştir. Mümin, dua sayesinde Allah (c.c.) katında değer kazanır. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “(Resulüm!) De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!..”16 Dua ile insan her zaman ve her yerde Allah (c.c.) ile arasındaki bağını daha güçlü hâle getirir. Böylece inanç dünyasını zenginleştirirken imanını daima diri ve canlı tutar.
Zikir, Yüce Allah’ı hatırda tutmak ve O’nu anmaktır. Allah’ı (c.c.) anmak için yapılan her davranış ve söylenen her hamd, dua ve tesbih aynı zamanda zikirdir. Ayrıca Allah’ın (c.c.) varlığını, birliğini, kudretini düşünmek de zikirdir. Zikir manevi huzurun kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim’de “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”17 ayeti bu gerçeği ifade etmektedir. Şükür, Yüce Allah’ın verdiği nimetlere karşı övgüde bulunmaktır. Şükür, insanın Allah’a (c.c.) kulluğunun bir gereğidir. Bir ayette Yüce Allah (c.c.), “Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.”18 buyurarak kendisine şükredilmesini, nankörlük yapılmamasını istemektedir. Kendisine verilen nimetin asıl sahibinin Allah (c.c.) olduğunu bilen mümin, hayatının her anını şükürle geçirmeye gayret eder. Şükrün çeşitli kısımları vardır. Kalbin şükrü, nimetleri verenin Allah (c.c.) olduğuna inanmaktır. Dilin şükrü, Allah’ın (c.c.) verdiği nimetlere hamdetmektir. Bedenin şükrü, namaz, oruç gibi ibadetleri yerine getirmek ve O’nun yasaklarından uzak durmaktır. Malın şükrü ise sadaka ve zekât vermektir. Ayrıca verilen nimetleri israf etmeden kullanmak da şükrün gereğidir.19
Allah’a (c.c.) Karşı İhlaslı Olmak
İnsanın Allah’a (c.c.) karşı sorumluluklarından biri de O’na karşı ihlaslı olmaktır. İhlas; samimi olmak, içten davranmak; gösteriş ve ikiyüzlülükten uzak olmaktır. Dini yalnız Allah’a has kılmak, yalnız O’na ibadet etmek ve yalnız O’ndan yardım istemektir. Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetmektir. 20 Samimi Müslümanlar, iş, davranış ve ibadetlerini yalnızca Allah (c.c.) için yaparlar. Yüce Allah, Peygamberine “… Sen dini yalnız Allah’a has kılarak O’na kulluk et.”21 buyurarak samimi itaat ve ibadetin gerekliliğini emretmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de bir hadisinde “Din, samimiyettir…”22 buyurarak bu gerçeği ifade etmiştir. İnsanların Allah (c.c.) katındaki değeri, dış görünüşlerine veya zenginliklerine göre değil samimiyetle işledikleri amellere göredir. Bu konuda Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.”23 Müslüman, Allah’a (c.c.) karşı sorumluluk bilinciyle yaşar. O’ndan geldiğini, O’na ait olduğunu ve sonunda O’na döneceğini bilir. Her şeyi gören, duyan ve bilen Allah’ın (c.c.) kendisiyle beraber olduğunu asla hatırından çıkarmaz. Bu düşünce ile hayatına yön verir, attığı her adımı bu bilinçle atar ve tüm amellerini bu inançla yapar. O’nun dilediği gibi bir kul olarak yaşayıp razı olacağı şekilde Allah’a (c.c.) kavuşmayı temenni eder. Kur’an-ı Kerim’de “(Ey Muhammed!) De ki: Şüphesiz benim namazım da diğer ibadetlerim de yaşamım da ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”24 buyrularak Müslümanın her şeyiyle Allah’a (c.c.) teslim olması ve O’na yönelmesi gerektiği bildirilmiştir. Yüce Allah’a inanarak hayatına anlam katan ve böylelikle kul olma bilincine ulaşan Müslüman, cehaletin karanlığından İslam’ın aydınlığına ulaşır. İbadetlerle Allah’a (c.c.) karşı sevgisini, saygısını ve itaatini gösterir. Zikir, şükür ve dua vazifeleriyle Allah’a (c.c.) karşı ahlaki sorumluluklarını yerine getirmiş olur.
1 bk.http://www.tdk.gov.tr/
2 Kıyâmet suresi, 36. ayet.
3 Zilzâl suresi, 7-8. ayetler.
4 Enfâl suresi, 1. ayet.
5 Ebû Dâvûd, Salât, 221, 223.
6 Lokman suresi, 22. ayet.
7 bk. Buhârî, Cihâd, 46; Buhârî, Libâs, 101.
8 Zâriyât suresi, 56. ayet.
9 Bakara suresi, 21. ayet.
10 Rûm suresi, 21. ayet.
11 Meryem suresi, 96. ayet.
12 Bakara suresi, 165. ayet.
13 Mâide suresi, 54. ayet.
14 bk. Tirmizî, Deavât, 73.
15 Tirmizî, Deavât, 1.
16 Furkân suresi, 77. ayet.
17 Ra’d suresi, 28. ayet.
18 Bakara suresi, 152. ayet.
19 Müslim, Zühd, 64.
20 bk. Dinî Terimler Sözlüğü, s. 160.
21 Zümer suresi, 2. ayet.
22 bk. Müslim, İman, 95.
23 Müslim, Birr, 34.
selaaaaaaaaammm