İslam’da Bilginin Önemi

Bilgi ve bilmek kelimeleri belki de hayatta en çok kullandığımız kavramlar arasında yer almaktadır. Bunun nedeninin, varlıkla ilişkimizin zihinsel bir boyutu olan bilme eyleminin hayatımızın büyük bir bölümünü kaplıyor olmasından ileri geldiğini söyleyebiliriz.

Burada dikkatimizi bir konuya çekmek yerinde olacaktır. İslam’ın ilk emri salt Oku değil, Yaratan Rabbinin adıyla okudur. Yani okuma eylemi yüce Allah (c.c.) ile irtibatlı olarak başlamalı, en büyük eğitici olan Allah’ın (c.c.) emirleri doğrultusunda olmalı ve O’nun hoşnutluğunu kazanmaya yönelik olmalıdır. Yani okuma, öyle bir okuma olmalı ki doğruyu, iyiyi, güzeli öğrenme ve onları hayata geçirmeyi sağlamalıdır.

Böyle bir okuma ile öğrendiğimiz yeni bilgiler sayesinde yüce Allah’ın (c.c.) ilminin her şeyi kuşattığını fark edebiliriz. Bunun yanında, ne kadar bilgi dağarcığımıza yeni şeyler katsak da bizim bildiklerimizin Allah’ın (c.c.) ilminin yanında denizden bir damla ölçüsünde olduğunu görürüz.

Öğrenilen her yeni bilgi, üzerinde yükseldiğimiz bir basamak gibidir. Basamak sayısı arttıkça insanın ufku ve bakış açısı da genişler. Bu sayede başkalarının göremediklerini görür, anlayamadıklarını anlarız.

Allah (c.c) gökyüzünde ve yeryüzünde yarattığı bütün varlıkları insanoğlunun emrine tahsis etmiştir. (Lokman suresi, 20. ayet.) Fakat insanoğlu bu ayrıcalıktan bilgisi ve becerisi ölçüsünde faydalanır. Edinmiş olduğumuz bilgiler sayesinde suda yüzen gemiler, havada uçan uçaklar, uzaya çıkan roketler ve benzerleri bize hizmet etmektedir. Bu bağlamda şu ayet-i kerimeyle Rabbimiz bilginin önemine dikkatlerimizi çekmiştir: “De ki bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu…?” (Zümer suresi, 9. ayet.) Allah Teala (c.c.) insanoğlunun atası Hz. Adem’i (a.s.) yarattığında meleklere, Hz. Adem’e (a.s.) secde etmelerini emretmiştir. (Hıcr suresi, 29. ayet.)

Bu emrin sebeplerinden birisi de Hz. Adem’e (a.s.) verilmiş olan bilgiden kaynaklanmaktadır. Allah Teala (c.c.), Hz. Adem’e (a.s.) meleklerin bilmediği şeyleri öğretmiş ve bu sayede Hz. Adem (a.s.) bu mertebeye ulaşmıştır.

Allah (c.c.) Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) şöyle dua etmesini buyurmuştur: “…De ki Ey Rabbim! İlmimi artır…”4 Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de ilim kelimesi ve bu manaya yakın diğer kelimeler yüzlerce defa tekrar edilir. Kişinin, Rabbini bilmesi, dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak bilgileri elde etmesi istenir. Kur’an-ı Kerim’de ilim sahibi insanlar övülerek onlardan şu şekilde bahsedilir:

“…Allah, içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir…” 5

“…Kulları içinde Allah’tan (gereği gibi) ancak alimler korkar…”6 “İşte biz, bu misalleri insanlar için veriyoruz fakat onları ancak alimler düşünüp anlayabilir.” 7

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de birçok hadis-i şerifinde ilmin önemini, ilim tahsil eden ve bu uğurda fedakârlık yapan kişilerin faziletini bildirmiştir. Bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Her kim ilim tahsil etmek amacıyla bir yola gidecek olursa Allah onu cennetin yollarından birine sevk eder. Melekler, ilim yolunda olan kimseden hoşnutluklarından dolayı ona kanatlarını sererler ve göklerde ve yerde bulunan her şey hatta suda bulunan balıklar bile alimin bağışlanması için Allah’a dua ederler.

Alimin abide olan üstünlüğü ayın on dördüncü gecesindeki dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Alimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak altın ve gümüş bırakmazlar, ilim bırakırlar. Kim o ilmi elde ederse çok büyük bir nasip elde etmiş olur.”8

Başka bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine şöyle buyurur:

“Yalnız şu iki kişiye gıpta edilir:

Allah’ın (c.c.) kendisine ihsan ettiği malı Hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah’ın (c.c.) kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.”9

4. Taha suresi, 114. ayet.
5. Mücadele suresi 11. ayet.
6. Fatır suresi. 28. ayet.
7. Ankebüt suresi, 43. ayet.
8. Ebu Davud, İlim, 1.
9. Buhari, İlim, 15.

Yorum yapın