İbadetlerde Dengenin Önemi Nedir?

İbadet, Allah’a (c.c.) karşı saygı ve sevginin bir gereği olarak Allah (c.c.) rızası bilinci ile yapılır. İbadetlerin Allah’ın (c.c.) emrettiği, Peygamberimizin (s.a.v.) açıklayıp gösterdiği şekilde yapılması gereklidir. Bazı ibadetlerin (namaz, oruç, hac, zekât vb.) zamanı ve şekli belli olduğu hâlde, bazılarının (sadaka, iyilik, hayır vb.) belli değildir. Dinimiz ibadetlerden herhangi biri yerine getirilirken dengeli ve ölçülü olmamızı tavsiye eder.

Dinimize göre sadece ibadetlere yönelip dünyadan el etek çekmek doğru olmadığı gibi sadece dünya işlerine dalarak ibadetleri unutmak da doğru bir davranış olarak kabul edilmez. Bu nedenle hem günlük işlerimizi yapmalı hem de ibadetlerimizi ihmal etmemeliyiz. Bu konuda Allah (c.c.) nasıl davranmamız gerektiğini şöyle açıklamıştır. “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste ama dünyadan da nasibini unutma…”(Kasas suresi, 77. ayet.)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) elçilik görevinin yanında aynı zamanda Allah’ın (s.a.v.) bir kuluydu. Kulluk görevini yerine getirirken dengeli ve ölçülü hareket eder, Müslümanlara güzel biçimde örnek olurdu. O, her davranışıyla İslam’ın bir denge dini olduğunu gösterirdi. Allah Resulü’nün (s.a.v.) sözlerine bakıldığında yeme içmeye, giyim kuşama hatta ibadetlere varıncaya kadar hayatının her alanında dengeli ve ölçülü olmaya önem verdiği görülür. Bir sözünde “Amellerin en güzeli az da olsa devamlı olanıdır.”(Müslim, Salat, 283.) buyurarak ibadetlere bir müddet yoğunlaşıp sonra ibadetleri terk etmeyi veya bir müddet terk edip sonra onlara aşırı bir şekilde yoğunlaşmayı doğru bulmamıştır. Güç yettiğince dengeli ve düzenli ibadet etmeyi tavsiye etmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuyla ilgili bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Din kolaylıktır. Hiç kimse dini zorlaştırmaya kalkmasın, ona mağlup olur. O hâlde doğru yolu takip edin ve orta yolu elden bırakmayın. Müjdeleyin, imrendirin ve kolaylaştırın. Sabah erken kalkarak ve gece serinliğinden ve kuşluk vakitlerinden yararlanarak ibadetlerinizde devamlı olun.”(Nesâi, İman ve Şeraiuha, 28.)

“Ey insanlar, takat getireceğiniz işleri yapın zira siz ibadetten usanmadıkça Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah’ın en çok hoşuna giden amel, az da olsa devamlı olanıdır.” Müslim, Salât, 283.

Peygamberimiz (s.a.v.) ibadetlerini içinde bulunduğu duruma, zamana ve şartlara göre ayarlardı. O (s.a.v.), bir hadisinde “Sizden biriniz, insanlara namaz kıldırdığı zaman, onu hafif tutsun. Çünkü onların arasında zayıf, hasta ve yaşlılar olabilir. Kendi başına namaz kıldığında ise dilediği kadar uzatsın.”(Buhari, İlim, 28.) buyurarak cemaatle kılınan namazlarda, hastaların ve yaşlıların olabileceği düşüncesine göre hareket edilmesini istemiştir.

Peygamberimiz, (s.a.v.) kendini ibadete adayarak ailesinden, akrabasından ve komşularından, kısacası sosyal hayattan ayrı kalmazdı. O vaktini planlı kullanırdı.

Hz. Aişe (r.a.) bir gün bir kadınla otururken yanlarına Peygamberimiz (s.a.v.) gelmiş ve Hz. Aişe’ye (r.a.) yanındaki hanımın kim olduğunu sormuş. Hz. Aişe, (r.a.) bu hanımı Peygamberimize (s.a.v.), ibadetlerinden ve çok namaz kıldığından bahsederek tanıtmıştır. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Aişe’ye (r.a.) şöyle demiştir: “Bunları saymana gerek yok, gücünüzün yettiği nispette ibadet etmeniz size yeter. Allah’a yemin ederim ki ibadet etmekten siz bıkıp usanmadıkça Allah usanmaz.”(Buhari, İman, 16.) Bir başka hadisinde ise “Farz olmayan amellerden gücünüz yettiği kadar yapın. Çünkü amellerin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır.”(İbn Mace, Zühd, 28.) buyurmuştur.

İbadetlerimizi, Allah’ın (c.c.) emirleri doğrultusunda yapmalıyız. Bizi bizden daha iyi tanıyan Allah (c.c.), belirli zamanlarda ve belirli sayıda ibadeti bize sorumluluk olarak yüklemiştir. Allah’ın (c.c.) emrettiğinden daha fazla ibadet etmeye çalışmak da Allah’a (c.c.) karşı saygısızlık olur. Her şey dengeli ve ölçülü olduğu müddetçe faydalıdır ve amacına hizmet eder.

Yorum yapın