Her insan farklı bir dünyadır; isteklerinin, anlayış ve usullerinin ayrı ayrı olacağı muhakkaktır. Birbirine en yakın iki insan bile pek çok konuda farklı düşünür ve farklı hareket ederler. Allah’ın yasakladığı bir davranış yapmadıkları müddetçe insanların şahsî tercihlerini anlayışla karşılamak ve onlara müdahale etmemek esastır.
İki veya daha fazla insanın bir arada yaşadığı aile ortamında da farklılıkların olacağı ve zaman zaman anlaşmazlıkların çıkacağı muhakkaktır. Böyle durumlarda her bir fert sabırlı, anlayışlı, müsamahakâr ve uyumlu davranmaya gayret etmelidir. Kendisini karşısındakinin yerine koyarak onu anlamaya çalışmalı, kendi düşüncesinde ısrarcı olmamalıdır. Zira insanın doğru zannettiği bir şey yanlış, hayır zannettiği bir şey şer olabilir. Bu sebeple acele karar verip o konuda ısrarcı olmamalıdır.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“…Ey iman edenler! Kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (Nisa suresi, 19. ayet.)
Ailede herhangi bir anlaşmazlık zuhur ettiğinde Kur’an-ı Kerim’in tavsiyesi; eşlerin acele etmemesi ve duygularını kontrol etmesidir. Hissiyata dayalı istekler her zaman insanlar için hayırlı sonuçlar doğurmayabilir. İnsanın istemediği hâlde yaptığı veya katlandığı şeyler bazen kendisi için hayırlı oluverir. Çevremizde yaşanan bu tür tecrübeleri göz önüne getirerek, evlilik hayatını mümkün mertebe korumaya çalışmak, iyilik ve adaletten ayrılmamak gerekir. Rabbimiz (c.c) yine bu konuda şöyle buyurur:
“Hakkınızda hayırlı olduğu hâlde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu hâlde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.” (Bakara suresi, 216. ayet.)
Bütün bunlardan anlaşıldığına göre insan, daima sabırlı, müsamahakâr ve geçim ehl-i olmalıdır. Sahabiler Sevgili Peygamberimiz’i anlatırken daima onun hassas, ince kalpli, yumuşak ve uyumlu olduğunu, herkesin kendisiyle kolay geçinebildiği bir insan olduğunu ifade ederler. Allah Resulü (s.a.v) ümmetinin de öyle olmasını tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Mümin başkalarıyla ülfet eder/hoş geçinir ve kendisiyle ülfet edilir. Kimseyle ülfet etmeyen ve kendisiyle de ülfet edilmeyen kişide hayır yoktur.” (Ahmed, C 2, 400, 5, 335.) Aile içinde çıkan anlaşmazlık ve ihtilafları büyütecek yönde atılacak adımlardan sakınmak gerekir. Onları devamlı küçültmeye, söndürmeye ve çözmeye gayret etmeli, peşinden aile içinde anlayış, müsamaha, merhamet ve muhabbeti hâkim kılmalıdır.
Resulullah (s.a.v) bir taraftan problemi çözerken diğer taraftan da hakka ve hukuka dikkat ediyor, adaletle muamele ediyordu. Doğrunun ne olduğunu güzel bir üslupla anlatıyor, insanların arasını bulurken haksızlığa fırsat vermiyordu. Aile içindeki anlaşmazlık büyüyüp çözülemez hâle geldiğinde dışarıdan yardım almak gerekebilir. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
“Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Düzeltmek isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (Nisa suresi, 35. ayet.)
Ancak meseleyi büyütmeden ve kimseye duyurmadan aile içinde anlayışla halletmek en güzel yoldur.