Laiklik ve Din: Din Bireyi Esas Alır

¨Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi… (Ahzab, 72)¨

İnsan, düşünme ve bilme yeteneğine sahip akıllı bir canlıdır. Bununla beraber seçme ve bilinçli eylem yapma kabiliyetine de sahiptir. İnsanın biyolojik varlığının bu özellikler ile zenginleştirilmesi, onu diğer canlı türlerinden ayırarak ahlaki ve entellektüel bir varlık hâline getirir.

İnsanın tarih boyunca ortaya koyduğu ürünlere baktığımızda, içgüdüsel sınırların ötesine geçemeyen diğer canlılardan farklı olarak çeşitli kültür ve medeniyetler ürettiği görülmektedir. Diğer canlılar, çevresiyle olan ilişkilerinde kendi türü için kodlanmış programın dışına çıkamazken insan, aklıyla doğadaki işleyişin kendi yararına sunulduğunu fark eder. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bu konuyu “Geceyi ve gündüzü, Güneşi ve Ayı, O sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Onun emriyle size hizmetkârdır. Akıl eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.” (Nahl suresi, 12. ayet.) buyurarak dile getirir. Bunun yanında insan alet yapma yeteneğini kullanarak gücünün çok üstündeki işleri gerçekleştirir. Sosyal hayatı kolaylaştıran çözümler üretir.

Kendi varlığının bilincinde olan insan, etrafını kuşatan varlık alanını fark ettikçe kendi varoluşunun anlamı, amacı ve değeri hakkında düşünmeye başlar. Kâinatın içindeki konumunu araştırma ihtiyacı hisseder. Sonuçta insan bütün bunları, genel olarak varlığa, özel olarak ise kendi varoluşuna anlam kazandırmak için yapar.

Kur’an-ı Kerim’de insanın akıl ve irade sahibi bir varlık olduğu vurgulanır. Kur’an, insanın bu özelliklerinden hareketle onun yeryüzündeki varoluşunun anlamını ele alır. Yüce Allah (c.c.) insanın yeryüzündeki varlığını anlamlı kılan görevini “…Meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’” (Bakara suresi, 30. ayet.) diyerek hatırlatmıştır. Ayrıca insanın sorumluluğuna da değinerek “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi.” (Ahzap suresi, 72. ayet.) buyurarak halifelik sıfatının bir de sorumluluğu olduğundan bahsetmiştir.

İnsan yaratılışı itibariyle kötülük yapma potansiyeline de sahiptir. Yüce yaratıcının insana verdiği görev ise, insanın bu potansiyeline rağmen yeryüzünde iyilik yapma çabası içinde olmasıdır. Yani o; iyi, yararlı, doğru ve güzelden yana tavır alarak etrafında barış ve huzuru temin etmekle görevlidir. Ancak insan bu görevin sorumluluğunu, aklı ve iradesi olan bir varlık olması durumunda alabilecektir. Aksi takdirde yaratıcının kendisine verdiği mesuliyetin farkında olamayacaktır.

Dinin amacı, bireyin olgunlaşması, dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmasıdır. Bu nedenle din, akıl ve irade sahibi bireyi esas alır. Yüce yaratıcı, insandan dünyadaki konumunun farkına varmasını, onun inançlı, bilgili, ahlaki olgunluğa sahip, iyiliklere yönelen, kötülüklerden kaçınan ve kendini geliştiren bir birey olmasını ister. Bu anlayışa sahip olan insan, yaşadığı çevreyi olumlu yönde değiştirecektir. Ancak sahip olduğu akıl ve iradeyi Allah’a karşı sorumluluk bilinci içinde kullanmayıp ihmalkar bir tavır takınırsa kendi kötü akıbetini de hazırlıyor demektir.

Yorum yapın