Kur’an-ı Kerim’in Tarihi

Kur’an-ı Kerim, miladi 610 yılının Ramazan ayında Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlandı. Yüce Allah (c.c.) bu durumu ‘’Biz Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik.’’ (Kadir suresi, 1. ayet.) şeklinde belirtmektedir. Hz. Muhammed’e (s.a.v.) vahyedilen ilk ayetler Alak suresinin ilk beş ayetidir. Yüce Allah (c.c.) bu ayetlerde‘’Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı aşılanmış bir yumurtadan (embriyo) yarattı. Oku, senin Rabb’in kerem sahibidir. O, kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini öğretendir.’’ (Alak suresi 1-5. ayetler.) buyurmuştur. İlk inen ayetlerin ardından vahiy, Hz. Peygamber’e (s.a.v.) olaylar ve ihtiyaçlar karşısında parça parça inmeye devam etmiştir. Kur’an’ın ayet ayet veya sure sure indirilme sebeplerinden biri vahyin Allah (c.c.) tarafından Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kalbine iyice yerleştirilmesidir. Bu durum, Yüce Allah (c.c.) tarafından “İnkâr edenler, ‘Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?’ dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane okuduk.” (Furkân suresi 32. ayet.) ayetiyle dile getirilmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisine gelen vahiyleri Allah’ın (c.c.) emrettiği şekilde (Şuarâ suresi, 214. ayet.) öncelikle en yakınlarından başlayarak insanlara tebliğ etmiş, aynı zamanda vahiy katiplerine yazdırmıştı. Böylece vahiyler iner inmez ezberlenmiş, yazıya geçirilerek de muhafaza edilmişti. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından vahyi yazmakla görevlendirilen kimselere vahiy katipleri denildi. Vahiy katipleri, o günün şartlarında yazmaya elverişli malzemelere vahiyleri yazar ve Hz. Peygamber’e (s.a.v.) kontrol ettirirdi.

Kur’an ayetlerinin indirilişi,Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatına kadar sürmüş ve 23 yılda tamamlanmıştır. Cebrail (a.s.) bu süre zarfında her yıl Ramazan ayında Kur’an’ın o tarihe kadar indirilmiş ayetlerini Hz. Peygamber’e (s.a.v.) okumuş, Hz. Peygamber (s.a.v.) de okunanları takip etmiş ve tekrarlamıştır. Kur’an’ın indirilişi Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatına kadar devam ettiği için Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sağlığında kitap hâline getirilmemiştir.

Kur’an, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) risaleti süresince mevcut düzene göre bir araya getirilerek kitap şeklini almamıştı. Bunun en temel sebebi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatta olması ve vahyin ne zaman sona ereceğinin bilinememesiydi. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından bir süre önce Cebrail’le (a.s.) yapılan son okumada ayetlerin sırası belirli hâle gelmiş ve bu şekilde sahabe tarafından ezberlenmişti. Fakat Bir’î Maûne Faciası ve Yemâme Savaşı gibi olaylarda Kur’an’ı iyi bilen sahabilerin şehit olması, Hz. Ömer’i (r.a.) telaşlandırarak harekete geçirmişti. Bu olaylar sebebiyle Hz. Ömer (r.a.), dönemin halifesi Hz. Ebu Bekir’e (r.a.) Kur’an ayetlerinin bir araya getirilmesi teklifinde bulundu. Bir müddet konu üzerinde istişare eden Hz. Ebu Bekir (r.a.), bu görevi sahabeden Zeyd bin Sabit’e (r.a.) teklif etmiş ve ondan bu iş için bir heyet kurmasını istemişti. Zeyd bin Sabit (r.a.) başkanlığında toplanan ve aralarında Hz. Ali’nin (r.a.) de bulunduğu heyet, Kur’an ayetlerini iki kapak arasına toplayarak bir kitap haline getirmişti. Mushaf adı verilen kitap hâlindeki Kur’an-ı Kerim, Hz. Ebu Bekir’e (r.a.) teslim edilmişti. Mushaf, Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) vefatından sonra Hz. Ömer’e (r.a.), onun vefat etmesi üzerine de kızı Hz. Hafsa’ya (r.a.) intikal etmiştir.

Hz. Ömer (r.a.) ve Hz. Osman’ın (r.a.) halifelikleri döneminde fetihlerle İslam coğrafyası geniş sınırlara ulaştı. Fethedilen topraklarda yaşayan farklı milletler İslamiyet’i kabul ederek Kur’an’la tanıştı.

Zeyd bin Sabit’in (r.a.) başkanlığında Kur’an-ı Kerim’i çoğaltma işiyle görevlendirilen heyet, ayetlerin yazımını tamamlayıp Kur’an’ı yedi nüsha hâlinde çoğalttı. Çoğaltılan nüshalar Mekke, Kûfe, Basra, Şam, Yemen, Bahreyn ve Medine’ye birer rehber okuyucuyla gönderildi. (Abdülhamit Birışık, İslam’a Giriş: Gençliğin İslam Bilgisi, DİB Yayınları, s. 113.)

Yorum yapın