Emek; bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücüdür. Diğer bir ifadeyle emek; İnsanın bir amaca ulaşması, bir yarar elde etmesi için zihinsel ve bedensel olarak çaba sarf etmesi, gayret göstermesidir. Rızık ise canlıların ihtiyaç duyduğu ve yararlandığı, Allah tarafından sağlanan her türlü nimet anlamına gelir.
Allah, tüm canlıların ihtiyaçlarını karşılamak üzere, onların ihtiyaç duydukları şeyleri ilahi bir plan dâhilinde yaratmıştır. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzündeki her canlının rızkı Allah’a aittir.” (Hud Suresi, 6. ayet) Dolayısıyla insanlar Allah’ın sunduğu bu rızkı kendileri arayıp bulmalıdırlar. Yine Allah Kur’an’da: “…Yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfunu isteyin.” (Cuma Suresi, 10. ayet) buyurarak insanın, çalışıp kazanç sağlayabileceği imkân ve ortamı araştırması gerektiğini belirmektedir.
Dinimiz, çalışmadan ve emek sarf etmeden elde edilen kazancı nasıl değerlendirir?
İslam, emeğe dayanmayan tefecilik ve kumar gibi çalışmadan kazanmayı ve üretmeden tüketmeyi hoş karşılamaz. Emek sarf edilmeden elde edilen tüm kazançlar dinimizce haram sayılmıştır. Dinimiz, el açıp dilenmeyi, “Rızkı veren Allah’tır.” diyerek çaba ve gayret göstermeden başkalarından beklemeyi uygun görmez. Peygamberimiz emek sarf ederek kazanmanın önemini şu sözüyle dile getirir: “Kimse, kendi kazancından daha hayırlı bir rızık asla yememiştir…”(Buhari, Büyü, 15.) Bir başka sözünde Peygamberimiz, kişinin kendi el emeği alın teriyle kazanmasının önemini şöyle vurgulamıştır: ”Sizden herhangi birinizin sırtına bir bağ odun yüklenip satması, dilenmesinden hayırlıdır…” (Buhari, Zekât, 50, 53; Müslim, Zekât, 106.)
Allah’ın insanlara örnek olarak gönderdiği peygamberler, kendi emekleriyle geçimlerini sağlamışlardır. Hz. Âdem çiftçilik, Hz. Musa çobanlık, Hz. Zekeriya marangozluk, Hz. İdris terzilik, Hz. Davut demircilik ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ticaret yapmıştır.
Dinimize göre helal yolla çalışmak bir ibadettir. Kur’an, insanın ancak çalışarak birtakım şeyleri hak edebileceğini, emeğinin karşılığını mutlaka göreceğini bildirmiştir. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “İnsan ancak çalıştığının karşılığına sahip olur. Onun çalışması şüphesiz görülecek ve ona karşılığı tastamam verilecektir.” (Necm Suresi, 39-4. ayet)
KISSA
ASLAN MI YOKSA TOPAL TİLKİ Mİ OLMALI?
Bir gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için büyük bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır ve aşağıda kötürüm bir tilki görür.
Adam:”Acaba bu tilki ne yer, ne içer? “ diye düşünürken uzaktan bir aslanın geldiğini görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır. Aslan ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince kötürüm tilki sürüne sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da aslanın artıkları ile karnını doyurur.
Ağaçtaki adam şöyle düşünür: “Yaaa… Demek ki kötürüm bir hayvanın bile yiyeceğini Allah (cc) ayağına gönderiyor ve onu aç bırakmıyor. Öyle ise ben niye çalışıp yoruluyorum? Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim.” Bu düşünceyle adam, yol üzerindeki bir mağaraya girer, başlar beklemeye. Bir gün, iki gün, üç gün bekler. Fakat gelen, giden olmaz. Kimse ona yiyecek içecek, bir şey getirmez. Sonunda adam açlıktan baygın düşer. Uyku ile uyanıklık arasında kendisine şöyle seslenildiğini işitir:
“Kalk, behey tembel adam! Ne yatıp duruyorsun? Elin ayağın tutuyorken bu miskinlik, bu tembellik niye? Niçin kendini kötürüm tilkinin yerine koyuyorsun? Git, aslan gibi ol, avlan. Hem kendin ye hem de artanı ile başka bir yatalak geçinsin!”(Sadi Şirazî, Bostan, s.118-119)