Yaşama hakkı Allah (c.c.) tarafından insana lütfedilmiş en temel haktır. İnsanın, dünyaya gelmesi de dünyadan ayrılması da elinde ve yetkisinde değildir. İslam’a göre yaşama hakkı insana bahşedilen ve korunup kollanması gereken bir emanettir. Kişinin kendi canı üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi yoktur. Hiçbir insan kendisi için belirlenen yaşam süresini öne alma veya sonraya bırakma hakkına ve gücüne sahip değildir.
Yüce Allah (c.c.) “… kendinizi öldürmeyiniz!…” (bkz. Nisa suresi, 29. ayet.); “…kendinizi tehlikeye atmayınız…” (bkz. Bakara suresi, 195. ayet.) buyurarak, kullarına canları üzerinde tasarruf hakkı vermediğini bildirmiş ve intiharı yasaklamıştır. Sevgili Peygamberimiz de (s.a.v.) bir hadisi şerifinde bununla ilgili şöyle buyurmuştur: “Hiç biriniz başına gelen bir sıkıntıdan dolayı ölümü istemesin. Eğer çok bunalırsa Allah’ım yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat, ölüm benim için hayırlıysa canımı al, diye dua etsin.” (Buhârî, Merda, 19.)
Kişinin hayatını sürdürecek ölçüde yeme ve içmesi farz olup, bundan kaçınarak “ölüm orucu” tutması intihar hükmünde görülmüştür çünkü ölüme yol açabilecek bir açlık tehlikesinde İslâm, haram gıdaların bile yenilip içilmesine müsaade ederek insan hayatını korumayı ve kurtarmayı esas almıştır. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeden kurtulmak için çaba sarf etmeyerek ölümü istemesi de bir bakıma intihar sayılmıştır. (TDV, İlmihal, C 2, s. 183.)