Hinduizm’in Tarihçesi

Sankritçede Sanatana Dharma (Ebedî Yol) olarak bilinen Hinduizm, yaşayan en eski dindir ve kurucusu yoktur. Hinduizm, uzun bir tarihî süreç içerisinde, farklı inanç ve kültürlerin birleşmesi ile oluşmuş bir dindir. Hinduizm, kendinden sonra ortaya çıkan Budizm, Caynizm ve Sihizm’e kaynaklık etmiştir.

Hint Avrupalı göçmenlerden olan Aryanlar MÖ 1700’lerden itibaren Orta Asya’dan göç ederek Hint alt kıtasına gelip yerleşmiş, Aryanların dini inanç ve gelenekleri ile daha alt bir kültür olan yerli halkların inancının karışımı sonucu Hinduizm doğmuştur. Hinduizm’i tarihî gelişim süreci içerisinde dört dönemde incelemek mümkündür. Bunlar sırasıyla; Vedalar Dönemi, Klasik Hinduizm Dönemi, Orta Çağ Dönemi ve Modern Dönemdir.

Vedalar Dönemi: Bu dönemde başta Vedalar olmak üzere Hindu kutsal metinleri yazıya geçirilmiştir. Bu dönemde çok tanrıcılık hâkimdir ve savaş tanrısı İndra ön plandadır. Kast sistemi (toplumsal sınıflar) ortaya çıkmıştır.

Klasik Hinduizm Dönemi: Bu dönemde Hinduizm, Hint yarımadasının tamamına hâkim olmuştur. Brahma’nın yanında Vişnu ve Şiva adlı tanrısal varlıklar öne çıkmaya başlamıştır. Çok sayıda mabed inşa edilmiş ve kurban ayini yaygınlaşmaya başlamıştır. Buda ve Mahavira Hinduizm’deki çok tanrıcılığa, kanlı kurban ayinlerine, kast sistemine ve Brahminler’in otoritesine karşı çıkmıştır. Bunun sonucunda Budizm ve Caynizm dinleri doğmuştur.

Orta Çağ Dönemi: Bu dönemde Hindistan bölgesine İslamiyet’in ulaşmasıyla birlikte Hindu dini düşüncesinde ciddi bir değişim yaşanmıştır. Özellikle İslamiyet’in tevhit inancı, sınıfsız toplum anlayışı ve bölgede yaşayan mutasavvıfların öğretisi Hint toplumunu derinden etkilemiştir. Hindu dinine mensup Guru Nanak, Hinduların çok tanrılı ve putperest inanışlarına, kast sistemine ve Brahminler’in aşırılığa varan uygulamalarına karşı çıkmıştır. Hinduizm’in içinden Sihizm adı verilen yeni bir din doğmuştur.

Modern Dönem: Bu dönemde Batı modernizmi ve Hıristiyanlık, Hinduizm’i etkileyerek onu etnik bir dinden evrensel bir din hâline getirmiştir. Bazı reformistler, Hinduizm’i çok tanrılı inançlardan, toplumu da dul kadınların yakılması (sati) gibi geleneklerden kurtarmak istemişlerdir. Mahatma Gandi, sivil itaatsizlik yoluyla Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasına öncülük etmiş (1947), adaletsizliğe ve ayrımcılığa kaşı çıkarak din ile siyaseti birleştirmiştir. (Abdurrahman Küçük; Günay Tümer; M. Alpaslan Küçük, Dinler Tarihi, s.151-153)

Ayrıca bakınız:

Yorum yapın