İslamiyet toplumun huzur ve mutluluğuna, insanların güven içinde, kardeşçe yaşamasına önem verir. Bunun için de toplumun huzurunu bozan kötülükleri yasaklar. Toplumsal ilişkilerin sağlıklı yürümesi için öncelikle insanlar arasında güven duygusunun olması gerekir. Güvenin en temel şartı ise doğruluk ve dürüstlüktür. İnsanlar dürüst olur, yalan söylemezler, birbirlerini aldatmazlarsa toplumda güven duygusu gelişir. Bunun tersine yalan ve hilenin yaygın olduğu toplumlarda insanlar birbirine güvenmez, herkes birbirine şüpheyle yaklaşır. Bireyler birbirine saygı göstermezler, insanlar arasında dostluk ve arkadaşlık da kurulamaz. Haklının yerini haksızlık, adaletin yerini zulüm alır. Bundan da herkes huzursuz olur. Yalan söyleyen ve hile yapan insanlara kimse güvenmez. Böyle kişiler, inandırıcılık ve saygınlıklarını kaybeder, yalnızlaşırlar. Bütün bu gibi sebeplerle de dinimizde yalan ve hile yasaklanmıştır.
Dinimize göre insan hem yaptıklarından hem de söylediklerinden sorumludur. Bu sebeple Müslüman, davranışlarına olduğu gibi sözlerine de dikkat etmelidir. Asla yalan söylememeli, her zaman doğru sözlü olmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda, “…Yalan sözden sakının.” (Hac suresi, 30. ayet.) buyrulmuştur. Başka bir ayette de “Her günahkâr yalancının vay hâline!”(Câsiye suresi, 7. ayet.) buyrularak yalan söyleyenlerin kötü bir sonla karşılaşacağı belirtilmiştir. Yüce kitabımızda, “Rabb’imiz Allah’tır, deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedî kalacaklardır.” (Ahkâf suresi, 13-14. ayetler.) buyrularak doğru kişilerin korku ve üzüntüden uzak olacağı, cennetle mükâfatlandırılacağı haber verilmiştir.
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzâb suresi, 70-71. ayetler.)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yalanı en büyük günahlar arasında saymıştır. Bir gün Resulullah (s.a.v.), ashabına, “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” buyurmuş ve bunu üç kez tekrar etmiştir. Ashab-ı kiram, “Evet ya Resulallah!” deyince Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Allah’a şirk koşmak, anne-baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak!” buyurmuştur. Bu sırada dayanmış durumda iken doğrulup “Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik.” buyurmuştur. Bunu o kadar tekrar etmiştir ki ashap, “Keşke sussa artık!” temennisinde bulunmuştur. (Buharî, Şehadet, 10; Müslim, İman, 143.) Allah Resulü (s.a.v.) başka bir hadisinde de şöyle buyurmuştur: “Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi doğru olur ve daima doğruyu araştırırsa Allah katında doğrulardan yazılır. Yalandan sakının. Çünkü yalan günaha, günah da cehenneme götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalanı araştırırsa Allah katında yalancılardan yazılır.” (Buhârî, Edeb, 69.)
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), gerek peygamberlik öncesi hayatında gerekse peygamberliği döneminde her zaman dürüst olmuştur. Mekkeliler ona daha gençliğinde “el-Emin” yani güvenilir insan demişlerdir. Resulullah (s.a.v.), “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” (Hûd suresi, 112. ayet.) ayetini hayatında ilke edinmiştir. Yalandan, yalancı şahitlikten ve hileden özenle kaçınmıştır. Allah Resulü (s.a.v.), şaka için bile olsa asla yalan söylememiştir. Bir hadisinde, “Yazıklar olsun o kimseye ki insanları güldürmek için konuşur ve yalan söyler! Yazık ona, yazık ona!” (Ebu Davud, Edeb, 88; Tirmizî, Zühd, 10.) buyurmuştur.
Yalan söylemek, insanları aldatmaktır. Ayrıca yapmayacağı bir şey için söz vermek, ayıplı malı sağlam diye satmak, yalancı şahitlik etmek vb. davranışlar da insanları aldatmak sayılır. Hile yapıp insanları aldatmak karşımızdaki kişiye saygısızlıktır ve dinimizce de günahtır. Kur’an’da, “İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun! Onlar düşünmezler mi ki büyük bir günde (hesap vermek için) diriltilecekler! Öyle bir gün ki insanlar o günde âlemlerin Rabb’inin huzurunda divan duracaklardır.”(Mutaffifîn suresi, 1-6. ayetler.) buyrularak hile yapanlar uyarılmaktadır. Başka bir ayette de “Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.” (İsrâ suresi, 35. ayet.) buyrulmaktadır.
Ashab-ı kiramdan Abdullah b. Amir’in (r.a.) annesi bir gün çocuğunu çağırıp, “Gel, bak sana ne vereceğim.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) anneme, “Çocuğa ne verecektin?” diye sordu. Annem de “Ona bir hurma vermek istemiştim.” deyince Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), “Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan üzerine bir yalan yazılır!” buyurdu. (Ebû Davud, Edeb, 88.)
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün Medine’de pazarda dolaşıyordu. Buğday satan bir kişinin yanına uğradı. Elini çuvalın içine daldırınca çuvalın altının ıslak, üstünün kuru olduğunu gördü. Satıcıya, “Bu ne?” diye sordu. Satıcı, buğdayın yağmurdan ıslandığını söyledi. Bunu duyan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), “O zaman buğdayın ıslak kısmını çuvalın üstüne koysan da insanlar görseydi ya! Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman, 164.) buyurdu. Bizler yalan ve hileden uzak duralım. Bu kötü davranışların dinimizde günah olduğunu, bireye ve topluma zarar verdiğini unutmayalım. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gibi her zaman dürüst, güvenilir bir insan olalım.