Yüce Allah (c.c.), İslam dinini insanları iman ve ibadete yönlendirmek, onları iyiye ve doğruya yöneltmek, kötülüklerden sakındırmak için göndermiştir. Dolayısıyla İslam dininin temel amaçlarından biri, toplumda iyiliklerin hâkim olmasını, kötülüklerin de en aza indirilmesini sağlamaktır. Nitekim bir ayette, “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (1) buyrulur. Yüce dinimiz, insanların iyilik yapmasını ve kötülülükten uzak durmasını yeterli görmez. Bunun yanı sıra mümine, iyiliklerin çoğalması için çaba harcamasını, kötülük gördüğünde ise buna engel olmasını emreder.
İslam dininde iyiliği, hayrı, doğru ve güzel olanı tavsiye edip çirkin olanı ve kötülüğü engellemeye emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker denir. Ma’ruf, Kur’an-ı Kerim ve sünnete uygun olan, dinin ve aklın güzel gördüğü her şeydir. Münker ise kabul edilmeyen, hoş görülmeyen, sevimsiz olan, kötü, çirkin, dinin ve aklın kötü gördüğü söz ve iş demektir. (MEB Dinî Terimler Sözlüğü, s. 73, 223, 263.)
BİR KISSA
Eski zamanlarda bir adam yola diken dikti. Yoldan geçip de dikeni görenler adama kızdılar ve onu uyardılar. Adamdan, diktiği dikenleri sökmesini istediler. Adam ise işi ağırdan alıyor, “Acele etmeyin, sökeceğim.” diyordu. Bu arada dikenler büyümeye başladı. Yoldan geçen kişilerin elbiselerini parçalıyor, ayaklarını ve vücudunu yaralıyor, kanatıyordu. Adam ise hep “Tamam, sökeceğim.” diyor ama acele de etmiyordu. Halk sonunda adamı valiye şikâyet etti. Vali adamı çağırdı ve diktiği dikenleri sökmesini söyledi. Adam, “Tamam sökerim. Daha önümüzde günler çok.” dedi. Vali, “Emre aykırı hareket etme. Sen işi hep yarına bırakıyorsun. Gün geçtikçe zaman da geçiyor. O kötü ağaç gençleşmekte, sen ise kuvvetten düşmektesin. Diken gün geçtikçe gelişip güçlenmekte, onu sökecek kişi ise ihtiyarlayıp güçten düşmektedir. Diken her an yeşerip tazelenmekte, onu sökecek kişi ise her gün kuruyup sersemlemektedir. O gençleşmekte, sen ise hasta bir ihtiyar olmaktasın. Çabuk ol, zira kıymetli zaman çabuk geçiyor.”
Bu hikâyeyi anlatan Mevlana der ki: “Her kötü huyunu, ayağını inciten bir diken farz et. Kötü huydan kaç kere hasta oldun fakat idrakin yok, ne idraksizsin!” (Mevlânâ, Mesnevi, C 2, s. 193-194.)
—
“Mümin erkekler mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.” (Tevbe suresi, 71. ayet.)
Müslüman, iyiliği emredip kötülükten alıkoyma görevini yaparken kendisini unutmamalıdır. Bu konuda öncelikle kendisi söz ve davranışlarıyla çevresine örnek olmalıdır. Rabb’imiz (c.c.) böyle davranan önceki din mensuplarına şu uyarıyı yapmaktadır: “(Ey bilginler!) Sizler kitabı (Tevrat’ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) hâlde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara suresi, 44. ayet.) Kötülükler zamanında engellenmezse yaygınlaşır.
Sadece kötülüğü yapana değil, bütün topluma zarar verir. Bu sebeple Müslüman, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” anlayışında olmamalıdır. Kendisini ilgilendirsin ya da ilgilendirmesin, kötülükler karşısında sessiz kalmamalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konuda bizleri şöyle uyarmıştır: “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğz etsin ki bunu yapmak, imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman, 78; Nesâî, İman, 17.) Bizler dinimizin emir ve tavsiyelerine uyalım, kötülükler karşısında sessiz kalmayalım. Gücümüz ölçüsünde kötülüklerin, çirkinliklerin, günahların azalması için çaba harcayalım. Yeryüzünde iyilik ve güzelliklerin çoğalması için gayret edelim. Bu amaçla oluşturulmuş faaliyetlere destek olalım.