Kibir Nedir? Büyüklenmek Nedir?

Kibir, kişinin kendini üstün görerek başkalarını küçümsemesi, insanlara karşı aşağılayıcı davranışlar sergilemesidir. Türkçemizde bu kavramın karşılığı olarak büyüklenme, böbürlenme gibi ifadeler kullanılır. Kibirlenme; insanların ilim, ibadet, soy-sop, güzellik, mevki, makam, kuvvet vb. sebeplerle başkalarına karşı üstünlük taslaması, kendini büyük görüp çevresindekileri aşağılaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Kibrin en ileri derecesi, Allah’a (c.c.) karşı kibirlenmek ve ona kulluktan yüz çevirmektir. Allah’ın (c.c.) verdiği nimetlerle Yüce Yaradan’a (c.c.) karşı kibirlenmek, akıllı insanın yapacağı iş değildir. Rabb’imiz (c.c.) bir ayette, “…Bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min suresi, 60. ayet.) buyurarak böyle bir tutum içine girenlerin cehennemde cezalandırılacaklarını belirtmektedir.

Gerçekten yüce ve büyük olan, sadece Cenab-ı Allah’tır (c.c.). Ondan başka hiç kimsenin büyüklenmeye hakkı yoktur. Çünkü Rabb’imiz (c.c.) her şeyin sahibidir. Onun gücü ilmi, iradesi sınırsızdır. Her şey fâni, Allah (c.c.) ise bakidir. Kur’an-ı Kerim’de de “Göklerde ve yerde büyüklük, azamet onundur…” (Câsiye suresi, 37. ayet.) buyrularak büyüklüğün sadece Allah’a (c.c.) ait olduğu ifade edilmektedir.

Peygamberimiz’in (s.a.v.) belirttiğine göre Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: “Büyüklük ve izzet benim ridamdır (örtümdür). Kim bu iki konuda benimle yarışırsa ona azap ederim.” (Müslim, Birr, 136.)

İnsanın sahip olduğu her şey bir gün elinden gidebilir. Atalarımız, “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.” diyerek bu durumu belirtmişlerdir. Topraktan yaratılıp yine toprağa dönecek olan birinin kibirlenmesi anlamsızdır. Doğal afetlere engel olamayan, birçok hastalık karşısında çaresiz kalan, yaşlanmaya ve ölüme engel olamayan hatta bazen en küçük bir zorlukta bile kendini çaresiz görüp isyan eden insanın büyüklenmesinin manası yoktur. Rabb’imiz (c.c.), “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsrâ suresi, 37. ayet.) buyurarak insanın kibirlenmesinin anlamsız olduğunu ifade etmiştir.

Kibirli insan başkalarıyla iyi ilişkiler kuramaz. Herkese yüksekten bakar. Kibir; adalet, şefkat ve merhamet gibi duyguları yok eder. Bu da kibirli kişinin insanlarla ilişkilerini olumsuz etkiler. Kibir, insanın gerçekleri görmesine engel olur. Kibirli insan, kendisini üstün gördüğü için hatalarını, eksiklerini görmek istemez. En doğruyu kendisinin yaptığını ve söylediğini düşünür. Bu sebeple de yeniliklere, farklılıklara kapalıdır. Bu da onun kendini geliştirmesine, hakkı kabul etmesine engel olur. Kibir, insanlar arasında iyi ilişkilerin bozulmasına neden olur; toplumda kaynaşma, dayanışma ve kardeşlik ortamının gerçekleşmesini engeller.

Atalarımız der ki:
“Güzelliğinle övünme, bir sivilce yok eder.
Servetinle övünme, bir kıvılcım yok eder.”

Yüce dinimizde kibirlenmek açık ve kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette, “Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokmân suresi, 18. ayet.) buyrulmuştur. Başka bir ayette de “…Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisâ suresi, 36. ayet.) buyrularak kibirli kimselerin Allah’ın (c.c.) sevgisinden uzak kalacağı açıklanmıştır. “Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) ‘Selam!’ derler (geçerler).” (Furkân suresi, 63. ayet.) ayetinde de kibirden uzak duran, alçak gönüllü kişilerin Allah’ın (c.c.) has, iyi kulları arasında olduğu belirtilmiştir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de hadislerinde kibirden uzak durmayı emretmiştir. Bir hadisinde, “Allahü Teâlâ bana, ‘Birbirinize karşı öylesine alçak gönüllü olun ki hiç kimse diğerine karşı haddi aşıp zulmetmesin. Yine hiç kimse, bir başkasına karşı böbürlenip üstünlük taslamasın!’diye vahyetti.” (Müslim, Cennet, 64; Ebû Dâvûd, Edeb, 40.) buyurmuştur. Başka bir hadisinde de “Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allah merhamet nazarıyla bakmaz.” (Müslim, Libâs, 42.) buyurarak kibirli kişileri uyarmıştır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) kibir ve gururdan uzak bir kişiliğe sahipti. Hiç kimseyi küçümsemez, insanları aşağılamazdı. O, son derece alçak gönüllüydü. Bir gün huzuruna gelip heyecandan karşısında titreyen bir kişiye, ”Arkadaş! Korkma, ben kral değilim. Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.” (İbn-i Mâce, Et’ime, 30.) buyurdu. Allah Resulü (s.a.v.) ev işlerine yardım eder, hayvanları sağar, ayakkabısını tamir eder, elbisesinin söküğünü dikerdi. Kimseye yük olmaz, kendi eşyasını kendisi taşırdı. Herkesle konuşur, toplumun fakir kesimleriyle oturur, çocuklarla şakalaşırdı. O, bir meclise vardığı zaman ayağa kalkılmasını istemez, boş bulduğu yere otururdu. Konuşurken muhatabının yüzüne bakar, karşısındaki kişi elini çekmeden kendi elini çekmezdi.

“Kim Allah için tevazu gösterirse Allah onu yüceltir. Kim de kibirlenirse Allah onu alçaltır.” (Müslim, Birr, 69.)

Yorum yapın