Bütün toplumların kendilerine has değerleri vardır. Bu değerler toplumları millet yapan bir ve beraber yapan birbirine güvenilir yapan temel değerlerdir.
Adalet, hikmet, iffet ve şecaat toplumları yaşanılır kılan büyük bir aile yapan temel değerlerimizdendir. Müslüman toplumlarda da bu dört temel değer Kur’an-ı Kerim ve hadislerle desteklenerek, onları örnek erdemli nesiller hâline getirmiştir. Adalet, doğruluk, dürüstlük; hikmet, bilgelik, isabet etmek; iffet, kötü söz ve işlerden kaçınmak; şecaat ise cesaret ve kahramanlık anlamlarına gelmektedir.
Adalet
Doğruluk, denklik, doğru yolu izleme, davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, tarafsızlık ve aşırılıktan uzaklaşıp her şeye hakkını vermek gibi anlamlara gelir. Toplumu şekillendiren temel değerlerdendir. Yüce Rabbimiz: “…Allah, adaletli davrananları sever.” (Hucurât suresi, 9. ayet) ayeti ile adaletli olmayı teşvik ederken; “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır…” (Maide suresi, 8. ayet.) ayeti ile de adaletsiz davranmaktan bizleri sakındırmıştır. Adaletin tam tersi zulümdür. Adalet, hakkı teslim ederek, hak edene hakkını vermek iken, zulüm ise hak edene hakkını vermemek, hakkı gasp etmek demektir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de: “Gerçek şu ki, inkâr edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir.” (Nisa suresi, 168. ayet.) buyurarak adaletin zıddı olan zulmü işleyenleri Allah’ı (c.c.) inkâr edenlerle bir tutmuş ve bağışlanmayacaklarını bildirmiştir. Anne ve babalar çocukları arasında adaletli davranmalı ve bu duyguyu onlara aşılamalıdırlar. Sahabeden Numan b. Beşir anlatıyor: Babam servetinin bir kısmını bana bağışladı. Bu olay üzerine annem, “Ben bu işe razı değilim, Allah’ın (c.c.) Resulü bunu onaylarsa başka.” diye itiraz etti. Peygamber Efendimizin onayını almak üzere yanına giden babama Peygamberimiz: “Bunu bütün çocuklarına yaptın mı?” diye sordu. Babam yapmadığını söyleyince, Peygamberimiz: “Allah’tan (c.c.) korkun, çocuklarınız arasında adaletli olun.” buyurdu. Bunun üzerine babam bağışladığı servetini geri aldı. (Müslüm, Hibe, 13.)
Peygamberimiz (s.a.v.) çocukları arasında ayrım yapmazdı, onlara adaletli davranırdı. Peygamberimizin bu özelliğini bilen herkes onun verdiği kararlara razı olurdu. Onun adaletli biri olduğunu bildikleri için insanlar anlaşmazlığa düştükleri konularda onu hakem tayin ederlerdi çünkü Peygamberimiz, doğruluktan hiçbir zaman ayrılmamış bir kişiydi ve insanlar arasında adaletle hükmederdi. Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkı ile haberdardır.” (Nisa suresi, 135. ayet.) ayetinde adaletten hiçbir zaman ayrılmamamız gerektiğini, hatta o işin sonunda ana babamız zarar görecek olsa bile adaletten şaşmamamızı bizlere emretmektedir. Yine Yüce Rabbimiz; “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor …” (Nisa suresi, 58. ayet.) ayeti ile sadece Müslümanlar için değil tüm insanlar için adaletli olmamızı emretmiştir. Hiç kimse bir başkasının işlediği suç yüzünden sorumlu tutulamaz. Suçu asıl kim işlemişse cezasını o çekmelidir. Eş, dost ve akrabaları cezalandırılmamalıdır. Bu konu ile ilgili olarak Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de: “Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.” (İsrâ suresi, 15. ayet.) buyurarak suçsuz bir insanın başka bir kimsenin işlediği hata sebebi ile cezalandırılamayacağını bildirmiştir. Adalet, toplumda kişilerin haklarının belirlenmesi ve hakkın hak sahibine teslim edilmesini sağlayan temel değerlerdendir. Adaletli bir kişi, karşıdaki zayıf, fakir veya yabancı da olsa hakkı yenen insana sahip çıkarak hakkını tamamen almasına yardımcı olur. Mazlumların yanında yer alır. Zulmeden, hak yiyen güçlü de olsa onun karşısında dimdik ayakta durur. Bir işi verirken ehline verir. Alırken ve satarken dosdoğru tartar ve ölçer. En yakın akrabalarının zararlı çıkacağını bilse bile doğruluktan ve doğru şahitlik yapıp doğru hüküm vermekten uzak durmaz. Hak ve hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapar.
Hikmet
Hikmet; insanı iyi olana yönlendiren, çirkin ve kötü olandan alıkoyan sözdür. Bilmek, anlamak, isabet etmek anlamlarına gelen hikmet temel değerlerden biridir. Kişinin Rabbini bilmesi ve cahilce davranışlardan menetmesi sebebi ile bilgelik anlamında da kullanılmıştır. Hikmet, Kur’an-ı Kerim’de: “Ona (Hz. Yahya) çocuk iken (ilim ve) hikmet verdik.” (Meryem suresi, 12. ayet.) ayetinde bilmek ve anlamak anlamlarında kullanılmıştır. Hikmet; ilim ve akılla gerçeği bulma, derin anlayış sahibi olma, dinin inceliklerini bilme, her şeyi yerli yerine koymak anlamlarında da kullanılır.
Hikmet; dengeli olma, orta yol üzerinde bulunma, adalet niteliği taşıma anlamlarında kullanıldığı gibi gerçeği ifade eden gereksiz lafızlardan arındırılmış akla uygun söz anlamlarına da gelir. Tasavvufi alanda da nefsin ve şeytanın afetlerini ve bunlardan koruyucu manevi terbiye yollarını bilmek anlamında kullanılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de: “O, ümmilere, içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir…” (Cuma suresi, 2. ayet.) buyrularak Peygamberlerin hikmeti öğretmekle de sorumlu tutuldukları bizlere anlatılmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de gerçeği açığa çıkaran, şüpheyi ortadan kaldıran delil, sahih ve kuvvetli söz anlamında,: “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et.” (Nahl suresi, 125. ayet.) ayetinde tüm İslam davetçilerine, Yüce Rabbimiz hikmetle ve güzel öğütle Allah’ın dinine insanları çağırmaları hususunda emir veriyor. Bazı müfessirler buradaki hikmeti Kur’an-ı Kerim olarak da tefsir etmişlerdir. İlim ve akılla gerçeği bulma anlamında: “…Kime hikmet verilmişse ona çok hayır verilmiştir…” (Bakara suresi, 269. ayet.) ayetinde söz ve fiilde isabet anlamı kastedilerek hikmetten söz edilmektedir. Peygamber Efendimiz de bir hadislerinde: “Hikmet, Mü’min’in yitiğidir. Onu bulduğu yerde alır.” (İbn Mace, Zühd, 15) buyurarak hikmetin Müslümanların işine yarayan her türlü faydalı bilgi ve söz anlamına geldiğini bildirmiştir.
İffet
İffet; insanın bedeni ve maddi zevklere aşırı düşkünlükten kendini korumasını sağlayan erdemdir. Kelime anlamı olarak haramdan, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak anlamlarına gelir. İffet; nefsin isteklerinde ölçülü olmak, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak sureti ile kazanılan erdemdir. İnsanın, dinî ve ahlaki kurallara bağlı kalarak namusunu, şerefini ve haysiyetini koruması iffetin bir gereğidir. “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar…Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar…” (Nur suresi, 30. ve 31. ayet.) ayetlerinde iffetli olmak yani haya ve namusunu korumak hem erkeklere hem de kadınlara emredilmiştir. Yine Kur’an-ı Kerim’de: “Evlenme imkânı bulamayanlar, Allah lütfundan ihtiyaçlarını giderinceye kadar iffetlerini korusunlar…” (Nur suresi, 33. ayet.) buyrularak, iffet nikâh ve aile kavramları ile değerlendirilerek iffeti korumanın en önemli yollarından birinin evlilik olduğunun altı çizilmiştir. İffet, “(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.” (Bakara suresi, 273. ayet.) ayetinde gözü ve gönlü tok insanların erdemli bir davranışı olarak anlatılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu ayetleri tefsir ederken yardıma en layık kimselerin, iffetini korumaya çalışan yoksullar olduğunu belirtmiştir. Peygamber Efendimiz de hadislerinde: “Allah’ım senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.” (Müslim, Zikir, 72.) diye dua ederek iffetin en önemli temel değerlerimizden biri olduğunu bizlere bildirmiştir.
Şecaat
Cesaret, yiğitlik ve kahramanlık anlamlarına gelen şecaat temel değerlerimizden biridir. İslam bizden; dinimizi, vatanımızı, namusumuzu, canlarımızı ve mallarımızı korurken cesur davranmamızı bu hususta gerekirse ölümü göze alarak her türlü sıkıntıya katlanmamızı emreder. Yüce Rabbimiz de Kur’an-ı Kerim’de, vatanımızı ve memleketimizi düşmana karşı savunurken, şecaatli olmamızı, “Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler…” (Fetih suresi, 29. ayet.) ayeti ile bizlere emretmektedir. Rabbimiz: “Bir kısım insanlar, müminlere: Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan! dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve Allah bize yeter. O ne güzel vekildir! dediler.” (Ali İmran suresi,173. ayet.) buyurarak Müslümanların şecaat ve cesaretlerini artırmış, Allah’ın (c.c.) yardımına da güvenerek, kafirler karşısında daha cesur olmalarını sağlamıştır.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) her hususta olduğu gibi şecaat konusunda da bizlere en güzel örnek olmuştur. Bu hususta, Enes b. Malik (r.a.), Peygamberimiz insanların en iyi, en cesuru ve en cömerdi olduğunu söyleyerek, Uhud Savaşı’nda İslam ordusunun zor durumda kaldığı esnada Peygamberimizin ortaya koyduğu cesareti buna örnek göstermiştir. (Müslim, İmare, 150) Şecaat, bireyin korkmadan, cesurca millî ve manevi değerlerini, mukaddesatını savunmasını sağlar. Millet olarak da bu hususta şanlı tarihimizde olduğu gibi, 15 Temmuz hain darbe girişiminde de vatanımız ve milletimiz için şecaatin en güzel örneğini gösterdik. İmanlı cesur sinelerin topla ve tankla yenilemeyeceğini tüm dünyaya bir kez daha ispat ettik.