İman ve İslam İlişkisi

İman, sözlükte emniyet ve güven içinde bulunmak, ikrar etmek, kabul etmek, emin kılmak, sükûna kavuşmak, kalben müsterih olmak, vicdani güven duymak ve iç aydınlığı hissetmek demektir. Terim olarak iman, Hz. Peygamberin vahiy yoluyla getirdiği tüm hususlarda tereddütsüz tasdik etmek ve getirdiklerine inanmak demektir. Bu inancı benimseyen kişiye Mümin denir. İnancın gereklerini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de Müslim denir.

İman, bir kişinin Allah’ın (c.c.) varlığını, birliğini, sıfatlarını, peygamberlerini, ahiret gününü ve bunlardan başka iman edilmesi gereken şeyleri kalp ile tasdik edip dil ile söylemesidir. Bu bakımdan iman, öncelikle kalbin tasdik etmesidir. Nitekim “Ey Peygamber, kalpleri iman etmediği hâlde, ağızlarıyla inandık diyenlerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin…” (Maide suresi, 41. ayet.) bu duruma açıklık getirmektedir. İman etmenin kalple gerçekleştiğine delil olarak başka bir ayette ise: “Bedevîler inandık dediler. De ki, siz (gerçekte) iman etmediniz, ama teslim olduk deyin. İman kalplerinize yerleşmedi.” (Hucurat suresi,14.) buyrulmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak Peygamberimizde bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır: “Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri cehenneme koyacak, sonra da bakın kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan birisini bulursanız onu cehennemden çıkarın diyecektir.” (Buhari, İman, 15)

İmanın esası, inanılacak şeyleri kalbin tasdik etmesidir. Bir kimse diliyle inandığını söylese bile kalbiyle tasdik etmezse mümin olamaz. Bir insanın kalbinde bulunan imanını dil ile söylenip açığa çıkarması, o kişinin mümin olarak tanınması ve Müslüman olarak muamelesi görmesi içindir. Dil ile ikrar son derece önemli olduğu için âlimler genellikle imanı, “kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır” şeklinde tanımlamışlardır. İslam dininde bir kimsenin mümin olabilmesi için samimi bir şekilde kelime-i tevhid veya kelime-i şehadeti kalben kabul edip söylemesi gerekir. Kelime-i tevhid; “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasûlullah; Allahtan başka ilah yoktur. Muhammed O’nun resulüdür.” cümlesidir. Kelime-i şehâdet ise “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûluh; yani Ben Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve resûlu olduğuna şahitlik ederim.” cümlelerini, içten ve samimiyetle kabullenen kişilerde iman oluşmuş demektir.

İslam, sözlükte kurtuluşa erme, güven, emniyette olma, boyun eğme, itaat, teslim olma; sulh ve barış yapma, anlamlarına gelir. Terim olarak ise şirkten ve şirk ahlakından uzaklaşıp Allah’ın birliğini ve Hz. Peygamberin hak oluşunu kabul ederek Allah’ın emrine peygamberin sözüne uyup teslimiyet göstermek demektir. (MEB, Dini Terimler Sözlüğü, s. 176.) İslam, Allah’a itaat etmek, Hz. Peygamber’in din adına bildirmiş olduğu şeylerin hepsini kalp ile tasdik edip dil ile söyleyerek, inandıklarını yaşamak, sözleri ve davranışları ile kabul edip benimsediğini göstermek demektir. İslam, Allah tarafından Hz. Muhammed’e vahiy yolu ile bildirilen ve bütün insanlığa gönderilen son ve hak din anlamına gelir. Nitekim şu ayet bu anlamı desteklemektedir: “Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân suresi, 85. ayet.) İslam, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem’den beri peygamberler aracılığıyla gönderilen ilahî dinlerin ortak adıdır. “Allah nezdinde hak din İslam’dır…”(Âl-i İmrân suresi, 19. ayet.) ayeti bu gerçeği ifade eder.

Peygamberimiz bir hadisişerifte şöyle buyurmuştur: “İslam beş esas üzerine kurulmuştur; Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmak.” (Buhari, İman, 2.)

İslam dinine girerek bütün benliği ile Allah’a teslim olan, onun koyduğu ilkelerle barış ve esenliğe kavuştuktan sonra kendisine güven duyan ve başkalarına da güven veren kimseye Müslüman denir. (MEB, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 266.)

Kur’an-ı Kerim’de iman ile İslam, bazen aynı bazen farklı anlamda kullanılmıştır. İman ile İslam aynı anlamda kullanılırsa bu durumda İslâm kelimesi, İslam’ın gerekleri olan hükümlerin dinden olduğuna inanmak, İslam’ı bir din olarak benimsemek ve ona boyun eğmek manasına gelir. İslam çok geniş bir kavramdır ve teslimiyet demektir. Şu ayette iman ile İslam aynı anlamda kullanılmaktadır: “…Ancak ayetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilirsin.” (Neml suresi, 81.ayet.) Eğer iman ile İslam aynı anlamda kullanılırsa o zaman her mümin Müslimdir, her Müslim de mümindir. İman ile İslam’ın farklı kavramlar olarak ele alınması durumunda her mümin, Müslim olmakta fakat her müslim, mümin sayılmamaktadır çünkü bu anlamda İslam, kalbin bağlanışı ve teslimiyeti değil de, dilin ve organların teslimiyeti, belli amellerin işlenmesi demektir. Bu durumda İslam daha genel bir kavram, iman daha özel bir kavram olmaktadır. Şu ayet-i kerimede iman ile İslam ayrı kavramlar olarak geçmektedir: “Bedevîler inandık dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama boyun eğdik deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi…” (Hucurat suresi, 14.ayet.) (TDV, İlmihal, C 1, s.75.)

Yorum yapın