İslam inancının temel ilkelerinden olan ahirete imanla ilgili kavramlardan biri kıyamettir. Kıyamet sözlükte ayağa kalkma, yeniden dirilme gibi anlamlara gelir. Dinî terim olarak ise dünya hayatının sona erip tüm canlıların ölmesi, kıyamet olarak adlandırılır.
İnancımıza göre yaşayan her canlı bir gün mutlaka ölür. Tıpkı canlılar gibi, üzerinde yaşadığımız dünya ve dünya hayatı da bir gün bütünüyle son bulacaktır. “Yeryüzünde bulunan her canlı fânidir. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabb’in bakidir.” mealindeki ayetlerle bu gerçek açıkça ifade edilir.
Kur’an-ı Kerim’de ifade edildiğine göre zamanı geldiğinde evrendeki düzen bozulacak, kıyamet kopacak, tüm canlılar ölecek ve dünya hayatı sona erecektir. Kıyametin kopması İsrafil (a.s.) isimli meleğin sûra üflemesiyle başlayacaktır. İsrafil’in (a.s.) sûra üflemesiyle tüm canlılar ölecek ve dünya hayatı son bulacaktır. Bundan sonra İsrafil Allah’ın izniyle sûra ikinci kez üfleyecek, tüm insanlar yeniden dirilecektir. Kutsal kitabımızda bu konuyla ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: “Sûra üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar.”
Ölümden sonra yeniden dirilişle birlikte ahiret hayatı başlayacaktır. Yeniden diriltilen tüm insanlar, mahşer adı verilen büyük bir alanda toplanacaklardır. Burada, dünya hayatında yaptıkları en küçük bir iyiliğin de kötülüğün de karşılığını göreceklerdir. İnsanların sevap ve günahları, mizan adı verilen ve şeklini tam olarak bilemediğimiz bir aletle tartılacaktır. Ayrıca kıyamet günü, kiramen kâtibîn meleklerinin yazmış olduğu ve insanların yaptığı tüm işlerin yazılı bulunduğu amel defterleri herkese gösterilecektir. Kutsal kitabımızın bildirdiğine göre insanların el, ayak, göz, kulak gibi organları da yaptıklarına şahitlik edecektir.
Geçmişte de günümüzde de birtakım insanlar kıyametin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda şüphe duymuşlardır. Ölen bir kişiyi yeniden diriltmenin kolay bir iş olmadığını düşünen bu kimselere kutsal kitabımız şöyle cevap vermektedir: “Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet, o her şeye kadirdir.” Bu ayette de vurgulandığı üzere Allah (c.c.) her şeye kadirdir, onun gücünün yetmeyeceği hiçbir şey yoktur. Rabb’imiz (c.c.) insanı yoktan var eden, yaratandır. İnsanı, hiç örneği yokken yaratmaya gücü yeten Allah’ın, elbette yeniden diriltmeye de gücü yeter. Tabiidir ki bir şeyi yeniden yapmak, hiç yokken yapmaktan daha kolaydır. günü, dünyada yapılan hiçbir iş gizli kalmayacak, herkes yaptığının karşılığını görecektir.
İslam’ın ilk dönemlerinde bazı kimseler Hz. Peygambere (s.a.v.) kıyametin vaktini sormuşlardır. Peygamberimiz (s.a.v.) de bilmediğini söylemiştir. Çünkü kıyametin ne zaman gerçekleşeceğini Allah’tan başka hiçbir kimsenin bilmesi mümkün değildir. Bu konuyla ilgili olarak kutsal kitabımızda, “Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabb’imin katındadır. Onun vaktini ondan başkası açıklayamaz…” buyrulmaktadır.
Yüce kitabımız Kur’an, insanın yeniden diriliş konusunu daha iyi kavrayabilmesi için ona çevresinden örnekler verir. Kutsal kitabımızda yeniden diriliş, kuru ve çorak toprağın, yağan yağmurla yeniden canlanıp birçok ürün vermesine benzetilmiştir. Bu konuyla ilgili olarak Kâf suresinde şöyle buyrulmuştur: “Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler, biçilecek daneler bitirdik. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.” Aynı konuyla ilgili başka bir ayette şu ifadelere yer verilmiştir: “… Yeryüzünü, ölümünün ardından o canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.” Tüm bu ayetler bizlere, ahiretin varlığının, kıyamet ve yeniden dirilmenin akıl ve mantık açısından da mümkün olduğunu açıkça göstermektedir.