Ahirete İmanın Hayatımıza Etkileri

Ahiret gününe iman, insanın dünyadaki hayatına etkileri açısından son derece önemli bir inanç esasıdır. Çünkü bir insanın, davranışlarının ahirette cennet ya da cehennemle sonuçlanacağına iman etmesi, o davranışların daha ilk andan itibaren kontrollü ve bilinçli yapılmasını sağlar.

Bu açıdan baktığımızda ahiret inancı sadece öte dünyayla ilgili değil, aynı zamanda bu dünyayı da etkileyen bir inançtır. Ahiret inancı dünya hayatında kişiyi iyi olmaya, ahlaklı davranışlar sergilemeye, diğer insanlara şe?at ve merhametle muamele etmeye sevk eder. Çünkü insanı ahlaklı olmaya yönelten en önemli saiklerden biri de ahiret inancıdır. Ahirete inanan birisi ahirette hesap vereceğini düşünerek bu dünyadaki işlerinde helal haram bilinciyle yaşar, hak hukuk gözetir. İnsanlara karşı zorbaca davranışlar sergilemez.

Sadece kendi çıkarlarını düşünmez, topluma yararlı işler yapmaya gayret eder. Ahiret inancı olmadığında insan ilişkilerine dünyevi çıkarlar ve fırsatçılık hakim olur. Mümin kimse ahirette mutlak adaletin gerçekleşeceğine iman ettiği için dünya hayatını bu imana göre yaşar. Yaptıklarından hesaba çekileceğini bilir ve dünyayı ahiret hayatına hazırlanma mekânı olarak görür. Ahirete inanmayanlar ise hayatı sadece bu dünya hayatıyla sınırlı gördüklerinden ahiret hesabına güzel yatırımlar yapamazlar. Böylelikle müminler geçici olan hayatla ebedî olan hayata hazırlık yaparlarken inanmayanlar geçici hayata takılıp kalırlar. İnananlar gerçek ve baki olan ahiret hayatında mutluluğa kavuşurlar. Bu dünyada dahi nice zorluklar içinde mutlu olmayı başarırlar. İnkârcılar ise bu dünya hayatında geçici olarak mutlu olduklarını zannetseler bile ebedî hayatlarında cehennemle ve hüsranla karşılaşırlar.

Ahirete iman, insan hayatına bir hedef ve yön verir, yaradılıştaki gayeyi öğretir. Bu hayatın kendisi için bir sınav olduğunu bilen insan yeryüzündeki sorumluluğunu doğru algılar. Bu sorumluluk duygusuyla dünya hayatında yapıp ettiği hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağı bilinci ile hareket eder. Artık onun için dünya hayatı geçici bir oyalanma yeri değil, sonsuz ahiret hayatı için bir hazırlıktır.

Bu inanç, insan için çok güçlü bir moral ve kalıcı bir mutluluğun kaynağı olur. Zira bu durumda hayat insan için Allah’ın (c.c) rızasını ve cenneti kazandıracak bir fırsata dönüşmüş olmaktadır. İşte bu, hayatın anlam ve amacını keşfetmek demektir. Sürekli bir anlam arayışı içinde olan insan kendi kendine: “Ben kimim?”, “Niçin yaratıldım?”, “Benim sonum ve bu dünyanın sonu ne olacak?” gibi sorular sorar. Özellikle, “Benim sonum ve dünyanın sonu ne olacak?” sorusuna en anlamlı cevabı ahiret inancı verir. Çünkü ahirete inanan insan yokluğa mahkûm bir varlık olmadığını, sonsuz bir hayatla şereflendirileceğini fark eder.

İşte bunu bilen insan, yaşamın bir amacı olduğunu anlar ve yaratılış amacı doğrultusunda hayatını sürdürmeye özen gösterir. Ahiret inancı insanların ümitlerini yeniler, acılarını hafifletir, zor durumlara katlanmasını sağlar, onları ölüm korkusundan kurtarır. Dünya hayatının anlam ve amacını keşfeden insan hayatın zorluklarına sabreder. Çünkü onun için karşılaşılan her zorluk geçici hayat sınavının bir parçasıdır.

Ahirete inanan insan, erdemli yaşamaya çalışır. İnsanlarla iyi geçinir ve kimseye haksızlık etmez. Doğru ve dürüst olmayı, iyilik yapmayı, insanlara hizmet etmeyi kendisine ilke edinir. Kanaatkâr olur ve dünyevi menfaatlerin geçici olduğunu bilir. Sahip olduğu nimetleri başkalarıyla paylaşır. Ahiret inancı, insanı yok olma korkusundan kurtarır. Çünkü ahirete inanan insan için ölüm, geçici hayatın son bulması, sonsuz yeni bir hayatın başlaması demektir. Ahirete inanan insanın suç işlemesi zorlaşır. Çünkü yaptığı her şeyin ahirette hesabını vereceğine inanması, insanda güçlü bir otokontrol bilinci oluşturur. İnsanın iç dünyasında onu kötülüklerden caydırıcı böyle bir güce her zaman ihtiyaç vardır.

Ahiret inancı, insanların dünyaya karşı aşırı bağlılıklarını önler, başkalarına iyilik ve hizmet etmek fikrini geliştirir. Ahiret inancı insanı cesaretli ve güçlü kılar ve insanın inandığı değerler için ölümü göze almasını sağlar. Ahiret inancı insanda erdemli bir yaşam ideali oluşturur. Çünkü sergilenen her erdemli davranış Allah (c.c) katında hak ettiği karşılığı bulacaktır. Bu idealin gereği olarak insan dürüst ve adaletli olmaya çalışır. Allah (c.c) hakkı, kul hakkı ve diğer varlıkların haklarını titizlikle gözetir. İyilik yapmayı, diğer varlıklara hizmet etmeyi, iyi insan olmanın gereği olarak kabul eder. Ahirete iman eden insan iyi ya da kötü, büyük veya küçük yaptığı hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağını bilir.

Cennette kendisi için hazırlanan nimetlere kavuşma umuduyla Allah’ın (c.c) buyruklarını yerine getirmeye çalışır. Allah’ın (c.c) emir ve yasaklarına uymazsa başına gelecek acı verici azaptan uzak olmak ve onun sevgisinden mahrum kalmamak için hareketlerine özen gösterir. Mazlumun zalimden hakkını alacağı günün mutlaka geleceğini bilir, kimseye haksızlık yapmaz. Zalimlerden hesap sorulacağının, kötülerin cezalandırılacağının ve iyilerin ödüllendirileceğinin farkındadır. Bu sebeple karşılaştığı ve engel olamadığı adaletsizlikler karşısında yıkılmaz, hesap gününe olan inancıyla teselli bulur. Her şeyin geçici olduğunun farkına varır. Bu dünyanın geçici zevklerine, geçici dertlerine takılıp kalmaz. Açgözlülük yapmadan kendine verilen nimetlerle yetinmeyi bilir. Derdin, kederin, mutluluğun, keyfin imtihan olduğu bilinci ile ebedî hayatına hazırlık yapar.

Yorum yapın