Hem varlıkların yaratılışındaki anlam açısından hem de yaratılanların en şereflisi olan insanın yaratılış gayesi açısından bakıldığında ahiretin varlığı gereklidir. Bu gereklilik akli ve naklî delillerle de sabittir.
Aklımız ve kalbimiz ahiret olmaksızın bu dünyaya pek de fazla anlam veremez. Yine adalet, sorumluluk, ebediyeti isteme gibi duygular da ahiretin varlığını gerektirmekte, insan bütün benliğiyle ahiretin varlığını arzulamaktadır. Dünya hayatı, ahiret olmadığı zaman anlamını yitirir, hayat insan için adeta bir boşluk, bir hiçlik haline gelir.
İnsan olarak aklımız da kalbimiz de bu dünyadaki iyilerle kötülerin aynı sonda birleşmesini, ölümle birlikte her şeyin yok olup gitmesini kabul edemiyor. Nitekim hepimiz zalimlerle mazlumların, iyilerle kötülerin bu dünyadaki durumlarını kabul etmekte zorlanıyoruz. Haksızlıklara, zulümlere karşı çıkıyoruz ama iyilerin mücadelesine rağmen çoğu zaman gerçek adalet bu dünyada gerçekleşmiyor. Haksızlık yapanlardan hesap sorulamayabiliyor. Oysa içimizdeki adalet duygusu bu durumu kabullenemiyor. Ancak ahiret inancımızla teselli bulabiliyoruz. Orada zalimlerden hesap sorulacağına, iyilerin ödüllendirileceğine, kötülerin cezalandırılacağına olan inancımız bizleri teselli ediyor.
Öte yandan Kur’an bizlere, insanın ve diğer varlıkların boş yere yaratılmadığını, amaçsız olmadıklarını bildirir. Ölümden sonra bir ahiret hayatı olmadığında var olmanın nihai amacı gerçekleşmemiş olur. Ahirete iman etmek bizlere ölümü anlamayı ve kabul etmeyi de kolaylaştırır. Aksi takdirde ölüm şayet bir son ise hem bu dünya hayatı çekilmez olur hem de hayat anlamsızlaşır. Adaletsizlikler, haksızlıklar, zulümler, hayatta karşılaştığımız zorluklar, hayatı adeta bir yük olarak karşımıza çıkarır. Yukarıda anlatılanları “ahiretin gerekliliğinin akli delilleri” olarak şu şekilde özetlemek mümkündür: Adalet duygusu, ebedilik arzusu, insanın özgür ve sorumlu oluşu, insanın başıboş ve amaçsız yaratılmadığı, varoluşun ve hayatın anlamı, inanç ve davranışlara karşılıklarının verilmesi, hakikatin ortaya çıkması ve her şeyin anlaşılması, ahiretin gerekliliğinin akli delilleri olarak sıralanabilir. Bu akli deliller yanında Kur’an’da zikredilen ve akla, kalbe, ruha, vicdana hitap edip onları doyuran ve tatmin eden naklî deliller de vardır.