İnsan sosyal bir varlıktır. Bu nedenle yaşamını bir toplum içinde sürdürür. İnsanlar hayatın akışı içerisinde birbirlerine sürekli ihtiyaç duyarlar. Bir doktorun fırıncıya, terzinin öğretmene, şoförün berbere, ayakkabıcının eczacıya ihtiyacı vardır. Kısaca toplumsal hayat paylaşma üzerine kurulmuştur.
Paylaşmak bir erdemdir. Paylaşabilen insanlar, toplumsal sorumluluk hissederler. Ellerindeki imkânları fedakârca paylaşmaktan kaçınmazlar. Paralarının ve zenginliklerinin esiri olmazlar. İnsanlara karşı merhamet hissi beslerler, severler ve sevilirler. En önemlisi de insanlara yardımcı olmanın huzur ve mutluluğunu yaşarlar.
Birlikte yaşayan insanlar, sevinç ve üzüntüde dayanışma içinde olmalıdırlar. Bu şekilde sevinçler daha güzel yaşanır, zorluklar daha kolay aşılır. Peygamberimiz, müminlerin yardımlaşma ve dayanışmalarının önemini şöyle açıklamaktadır: “Müminler birbirlerine merhamet etmede, birbirlerini sevmede ve birbirlerini korumada vücudun organları gibidir. Vücudun herhangi bir organı ağrıdığında, nasıl tüm vücut bundan rahatsız olursa bir mümin sıkıntı içinde bulunduğunda, diğer müminler de onun sıkıntısını paylaşırlar. Derdiyle dertlenir, üzüntüsüyle üzülürler.” (1)
Dayanışmanın özünde iyiliği sevme, kötülükten kaçınma duygusu vardır. İyilik yapmayı seven ve kötülüklerden kaçınan bir kimse, insanlara zor anlarında sırtını dönemez. Onun sorununu çözmek için yardımcı olur. Bu konuda yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça “iyiye” eremezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.”( 2)
Milletimiz, sevinç ve üzüntüde dayanışmanın en güzel örneklerini Kurtuluş Savaşı yıllarında göstermiştir. Bu sayede zor işler kolaylaşmış, birlik ve beraberliğimiz pekişmiştir. Türk milleti, dayanışmanın en güzel örneklerini 1999 yılında yaşanan iki büyük deprem felaketinden sonra da göstermiştir. Binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu depremlerde çok sayıda aile evsiz kalmıştır. Okullar, hastaneler ve iş yerleri kullanılamaz hâle gelmiştir. Bu büyük acıyı tüm yurttaşlarımız yüreklerinde hissetmişlerdir. Ekonomik durumu iyi olan veya olmayan tüm vatandaşlarımız, ellerindeki olanakları bölge insanları için seferber etmişlerdir. Çok kısa bir süre içerisinde devletimizin ve halkımızın iş birliği sayesinde yaralar sarılmış, yıkılan binaların yerine yenileri yapılmıştır.
İyi ve kötü günlerinde dayanışma örneği göstermeyen toplumlar, birlik ve beraberliklerini koruyamazlar. Bu toplumlar millet olmayı başaramadıklarından, dağılmaya ve yıkılmaya mahkûm olurlar. Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı için her konuda dayanışma göstermek ülkemiz üzerinde kötü emelleri olanların planlarını bozacaktır.
Sevinçlerimizi Paylaşalım
Sevinçli olduğumuz bazı özel anlar ve önemli günler vardır. Doğum günümüzde, sınıfımızı başarıyla geçtiğimizde ya da bir yarışmada ödül aldığımızda, sevincimizi tek başına kutlayamayız. Bizi sevenlerle sevincimizi paylaşmak isteriz. Sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, akraba ve arkadaşlarımızın sevincimize ortak olmaları bizi daha çok mutlu eder.
Türk ulusu olarak sevinçlerimizi paylaştığımız günler vardır. Dinî ve millî bayramlarımız bu günlerdendir. Kandil geceleri, cuma günü ve ramazan ayı da toplumumuzda sevinçlerin paylaşılmasına vesile olur.
(1) Buharî, Edep, 78. hadis; Müslim, Birr, 17. hadis. (2) Âl-i İmrân suresi, 92. ayet.