Allah’ı Arayan İnsan: Hz. İbrahim

Kur’an-ı Kerim’de hayatı hakkında bilgi verilen peygamberlerden biri de Hz. İbrahim’dir. O henüz çocuk denilecek yaştayken içinde yaşadığı toplumun ve ailesinin inandığı değerleri doğru bulmuyordu. İbrahim (a.s.*), insanların taştan ve tahtadan yaptığı putların kimseye ne yararının ne de zararının olacağını düşünüyordu.

Hz. İbrahim çevresinde kendisine Allah’ın varlığını anlatacak hiç kimse yokken gökyüzünü ve tabiatı inceleyerek tüm varlıkları yaratan bir gücün olması gerektiğini fark etmişti. Ona göre, ucu bucağı olmayan bu evreni içindeki güzellikleriyle beraber putlar yaratmış olamazdı.

Hz. İbrahim bir gece gökyüzünde parlak bir yıldız gördü. Kavmine seslenerek:

“… Bu mu benim Rabb’im? dedi…”(27) Hz. İbrahim Sabah kalktığında gökyüzünde yıldızı göremeyince:

— “… batanları sevmem, dedi.” (28)

Bir başka gece Hz. İbrahim Ay’ı doğarken görünce, “Bu mu benim Rabb’im?, dedi. Ay’ın da battığını görünce Rabb’im bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi”( 29)

Bir başka gün Hz. İbrahim güneşi doğarken görünce “…Bu mu benim Rabb’im? Zira bu daha büyük, dedi…”( 30) Fakat gün bitiminde Güneş de gözden kayboldu. Bunun üzerine Hz. İbrahim çevresindekilere “… Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben hakka yönelen biri olarak, yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a çevirdim ve ben (sizin gibi) Allah’a ortak koşanlardan değilim.”( 31) dedi.

Hz. İbrahim’in babası da putlara tapıyordu. Babasına putlara tapmanın yanlışolduğunu anlattıysa da o, atalarının dininden vazgeçemeyeceğini söyledi. Hz. İbrahim, insanların içinde bulunduğu duruma çok üzülüyordu. Allah, Hz. İbrahim’e ilerleyen yaşlarında peygamberlik görevi vermişti. Onu tanıyan herkes yalan söylemeyeceğini bilirdi. Hz. İbrahim güzel huylu ve cömert biriydi. Misafir ağırlamayı, onlara ikramda bulunmayı çok severdi. Yoksullara da elinden geldiği kadar yardım ederdi. Hz. İbrahim halka, Allah’a iman etmeleri konusundaki mesajı duyurmaya başlamıştı. Her geçen gün Allah’a iman edenlerin sayısı artıyordu.

Dönemin kralı Nemrut da, Hz. İbrahim’in ününü duymuştu. Ülkenin bilge insanları ondan ve getirdiği mesajdan söz ediyorlardı. Herkese tepeden bakan Nemrut, İbrahim’den inancını anlatmasını istedi. Hz. İbrahim:

— Allah, bütün canlılara hayatı ve ölümü verendir, dedi. Nemrut, böyle bir şeyi kendisinin de yapabileceğini söyledi. İki esiri huzuruna çağırttı. Birini öldürdü, diğerini ise bağışladığını söyledi. Hz. İbrahim Nemrut’un büyük bir yanılgı içinde olduğunu gördü. Hz. İbrahim bunu herkesin yapabileceğini söyleyerek;

— Benim Rabb’im, Güneş’i doğudan getiriyor. Eğer gücün yetiyorsa onu batıdan getir de görelim, dedi.

Nemrut şaşkına dönmüştü. Hz. İbrahim’in bu isteği karşısından çaresiz kalmıştı. Bundan sonra Hz. İbrahim’i en büyük düşmanı olarak gördü. Sonunda Hz. İbrahim’i cezalandırmak için büyük bir ateş hazırlattı. Hz. İbrahim’i ateşin ortasına attılar. (32) Allah, “Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!..” (33) buyurarak ateşin bir anda bir gül bahçesine çevrilmesini sağlamıştır. Böylece Allah, doğru olanların yanında olduğunu göstermiştir. Hz. İbrahim etrafındaki insanlar gibi körü körüne atalarının inancına uymamıştır. O, küçük yaştayken Allah’ın varlığına aklının yardımıyla ulaşmıştır. Hz. İbrahim bilgisi, dürüstlüğü ve sabrıyla insanların gönlünü kazanmıştır. Milletini Allah’a inanmaya yönlendirmek için elinden geleni yapmıştır.

Peygamberlerin ve meleklerin adı anıldığında söylenen “Aleyhisselam” ifadesinin kısa yazılışıdır. “Selam, ona olsun” anlamındadır. (27) En’âm suresi, 76. ayet. (28) En’âm suresi, 76. ayet. (29) En’âm suresi, 77. ayet. (30) En’âm suresi, 78. ayet. (31) En’âm suresi, 78-79. ayetler. (32) bk. En’am suresi, 68. ayet. (33) Enbiyâ suresi, 69. ayet.

Yorum yapın