Allah (c.c.) evrende sayısız nimetler yaratmış, bu nimetlerden faydalanmayı ise insanın çalışıp kazanmasına bağlamıştır. Dinimiz, çalışıp helal kazanç sağlamayı, harcamalarda da israf etmemeyi öğütlemiştir. Yüce Allah, (c.c.) kazanılan malın tüketimi konusunda insanları uyararak şöyle buyurur: “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.”(1) Cimrilik de müsriflik de İslam’da tasvip edilmeyen davranışlardır. Bu hususta Peygamberimiz (s.a.v.) “İktisat eden fakirlik çekmez.”(2) buyurarak gereksiz harcamalardan kaçınmamızı istemiştir.
Peygamberimiz, (s.a.v.) gençliğinde olduğu gibi Hz. Hatice ile evlendikten sonra da ticaretle uğraşmıştı. Zamanla varlıklı bir aile hâline de geldiler ancak Peygamberimiz (s.a.v.) hiçbir zaman sade yaşantısını terk etmedi. Kibre, gösterişe ve israfa düşmeden yaşadı. Kıyafetleri gösterişten uzaktı. Evine ihtiyacından fazla eşya almaz, tüketim konusunda da ölçüyü ve dengeyi elden bırakmazdı. O, lüksün ve israfın her türlüsünden kaçınırdı.
Kişinin israf ve cimrilikle ilgili nasıl bir tutum izlemesi gerektiği Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Onlar, harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik ederler, ikisi arasında dengeli bir yol tutarlar.”(3) Dolayısıyla Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayatında aşırılığa rastlamak mümkün değildir. Hayatının her alanında dengeli ve ölçülü hareket eden Allah Resulü, (s.a.v.) arkadaşlarına da “Kibirlenmeden ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyininiz ve sadaka veriniz.”(4) buyurarak öğütte bulunmuştur. Peygamber Efendimizin, (s.a.v.) sözlerinde kibre vurgu yapması dikkat çekicidir. Çünkü gurur ve kibir, insanı israfa götüren yollardan biridir. Bazı kibirli insanlar kendilerini farklı göstermek için yeme içme de ve giyimde israfa düşebilir.
İsrafın karşıtı cimriliktir. Cimrilik, bir malı aşırı derece biriktirme ve korumadır. Cimrilik, bazen öyle bir dereceye ulaşır ki kişi kendi temel ihtiyaçları için bile harcama yapmaz. Onun için Peygamberimiz (s.a.v.) “Bir Müslüman’ın kalbinde cimrilik ve iman bir arada bulunmaz.”(5) buyurmuştur.
Cimri insanlar yakınları ve çevreleri tarafından sevilmez. Birikim yapma hırsı insanları zor durumda bırakabilir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda “…Cimrilikten sakının. Zira cimrilik, sizden önce yaşayan insanları, birbirini boğazlamaya ve dokunulmaz haklarını çiğnemeye götürmek suretiyle perişan etmiştir.”(6) uyarısında bulunarak cimriliğin bireysel ve toplumsal zararlarına dikkat çekmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahip olduğu malın gerektiği kadarını harcamış ve ihtiyacı olanlarla paylaşmıştır. Çünkü o, insanların en cömerti ve iyilik yapmayı en çok seveni idi. İhtiyaç sahibi kimselerin derdini yüreğinde hisseder ve “Uhut Dağı kadar altını olsa onu hiç bekletmeden ihtiyaç sahiplerine dağıtacağını”(7) söylerdi. Peygamberimiz (s.a.v.) cömertlik üzerinde çokça durmuş ve bir sözüyle bunu şöyle vurgulamıştır: “Her sabah iki melek iner. Biri ‘Ya Rab! Cömertlik yapana malının karşılığını ver.’ diğeri de ‘Ya Rab! Cimrilik edenin malını telef et.’(8) diye dua eder.”
Hz. Muhammed (s.a.v.) kazancını hep helal yollardan kazandı, harcarken de helal yerlere harcadı. Onun hayatı cömertliğin en güzel örnekleriyle doludur. O, harcamalarını her zaman ölçülü ve dengeli yapar; israftan ve cimrilikten uzak dururdu. Bizler de bu konuda Peygamber Efendimizi (s.a.v.) örnek almalı, onun öğütlerini hayatımızda uygulamalıyız.
(1) İsrâ suresi, 29. ayet.
(2) Ahmet bin Hanbel, Müsned, C 1, s. 447.
(3) Furkân suresi, 67. ayet.
(4) Buhari, Libas,1.
(5) Nesâi, Cihad, 8.
(6) Müslim, Birr, 56.
(7) Buhari, Zekât, 4.
(8) Buhari Zekât, 27.