Yüce Allah’ın, insanlara hak yolu gösterip onlara emir ve yasaklarını bildirmek üzere peygamberlerine vahyettiği mesajları içeren yazılı belgeye “ilahi kitap” adı verilir. İlahi kitaplara Allah (c.c) tarafından indirilmiş kitaplar anlamında “kütüb-ü münzele” veya “semavî kitaplar” da denilir.
İslam’ın temel iman esaslarından biri olan kitaplara iman, Allah’ın (c.c) peygamberlerinden bir bölümüne kitap gönderdiğine inanıp bunların doğru olduğunu kabul etmek demektir. Kitaplara iman; temelde Allah’ın (c.c) gönderdiği vahye, vahyin peygamberlerle devam ettiğine, en son mükemmel biçimde hayat kitabı Kur’an’la noktalandığına inanmayı ifade eder.
İslam; inananların yalnız Kur’an’a değil, daha önce gönderilen ilahi kitapların hepsine iman etmelerini emretmiştir. İslam’da iman esaslarının her biri sebep- sonuç ilişkisiyle birbiriyle bağlantılı ve ilişkilidir. Dolayısıyla kitaplara iman da diğer iman esaslarından bağımsız düşünülemez. Allah’a (c.c) inanmak, bizi, Allah’ın (c.c) insanlara yol gösterici olarak peygamberler gönderdiğini kabul etme sonucuna götürür. Peygamberlere iman da onların tebliğ ettikleri ilahi mesajları içeren kitapları kabul ve tasdik etmeyi gerektirir. İlahi kitaplar hacimleri ve hitap ettikleri kitlenin büyüklüğüne göre suhuf ve kitap olmak üzere iki grupta değerlendirilir; birkaç sayfadan oluşmuş kitapçıklara suhuf, suhufa göre daha hacimli olanlara ise kitap denmiştir.
Suhuf: Sahife kelimesinin çoğulu olan suhuf, küçük toplulukların ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde indirilmiş kitapçıklar için kullanılır. Ancak suhufların hiçbiri günümüze kadar ulaşmamıştır. Dolayısıyla bugün için elimizde onlara dair bir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda Kur’an’da ayrıntılı bir bilgi yoktur. Sadece iki yerde Hz. İbrahim ve kendisine Tevrat da verilmiş olan Hz. Musa’ya indirilmiş sayfalardan haber verilmektedir.
Suhuflar ve gönderildiği peygamberler şu şekildedir:
Hz. Adem’e 10 sayfa
Hz. Şît’e 50 sayfa
Hz. İdrîs’e 30 sayfa
Hz. İbrahim’e 10 sayfa60
Suhufa göre daha hacimli ve kitap şeklinde olan ilahi kitaplar ise Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an olmak üzere dört tanedir.
Tevrat
Yahudiler Tevrat’a “Tora” derler. Tevrat, beş bölümden meydana gelmiştir: Tekvin (Yaratılış), Huruc (çıkış), Levililer, Sayılar ve Tesniye. İsrailoğullarına İbranice dilinde indirilen Tevrat günümüzde diğer dillere de çevrilmiştir. Yahudiler ve Protestanlar Tevrat’ın İbranice nüshasına; Katolik ve Ortodokslar, Yunanca nüshasına; Sâmirîler ise Sâmirîce nüshasına itibar ederler. Bugün elde bulunan kitap, tahrif edilmiş bir kitaptır. Tevrat’ın asıl nüshası yoktur, tefsiri olan Talmud vardır. Bu açıdan zamanla ilahi kitap olma özelliğini kaybetmiştir.
Zebur
Hz. Davud’a indirilmiş ilahi kitabın adıdır. Kelime olarak “yazılı şey, mektup” anlamlarına gelen Zebur, ilahi kitapların en küçüğüdür.
İncil
Kelime olarak “müjde, talim ve öğretici” anlamına gelen İncil, Hz. İsa’ya indirilen ilahi kitabın adıdır. Hz. İsa’nın tebliğ ettiği hakikatler peygamberliği döneminde kaydedilememiş ve bu sebeple İncil, yazılı bir kitap haline getirilmemiştir. Daha sonra Havariler, vaaz ve mektuplarında Hz. İsa’nın hayatını ve sözlerini nakletmişlerdir. Nakledilen bu bilgiler doğrultusunda Hz. İsa’nın öğretilerini içeren 200’den fazla İncil yazılmıştır. İncil yazarları Hz. İsa’yı görmemiştir. Sonradan yazılan bu İnciller’e insan sözü karışmış ve böylece kitabın aslı tahrife uğramıştır.
Kur’an-ı Kerim
Kur’an sözlükte “Okumak, bir araya getirmek, toplamak” demektir. Kur’an, Allah (c.c) tarafından Peygamber Efendimiz’e vahyedilmiş, mushaflara yazılmış ve hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar ulaşmış, okunmasıyla ibadet edilen, lafzı ve manasıyla muciz, son ve evrensel olan mesajları içeren Allah’ın (c.c) kelamıdır. Allah’ın (c.c) insanlara gönderdiği vahyin son halkası olan Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygambere Cebrâil aracılığıyla ve vahiy yolu ile indirilmiştir. Miladî 61? yılının Ramazan ayında Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmış ve yaklaşık 23 yılda tamamlanmıştır. Kur’an bir kitap halinde toptan indirilmemiştir. Vahiy, Peygamberimizin (s.a.v) bütün peygamberlik hayatına yayılmış ve böylelikle Kur’an’ın getirdiği evrensel ilkelerin toplum tarafından anlaşılıp uygulanmasının kolay olması sağlanmıştır. Kur’an’ın parça parça indirilmesi, muhataplarının inanç ve davranış dünyasının yaratılış amacına göre yeniden inşa edilmesini sağlamıştır.
Peygamberimiz (s.a.v) henüz hayatta iken Kur’an, vahiy kâtipleri tarafından yazılmış ve hafızlar tarafından ezberlenmiştir. Fakat Hz. Peygamber yaşadığı sürece vahiy devam ettiğinden Kur’an’ın tamamının tek bir kitapta toplanması mümkün olmamıştır. Peygamberimizin (s.a.v) vefatından sonra ilk halife Hz. Ebû Bekir döneminde kurulan bir komisyon tarafından Kur’an nüshaları bir araya toplanarak kitap haline getirilmiştir. İki kapak arasında kitap haline getirilmiş Kur’an metnine “mushaf” denmiştir. Daha sonra üçüncü halife Hz. Osman Dönemi’nde, İslam fetihlerinin geniş bir coğrafyaya yayılması sebebiyle ortaya çıkan ihtiyaçtan dolayı bu ilk nüsha esas alınıp çoğaltılmış ve farklı İslam beldelerine gönderilmiştir. Sahabîlerin Kur’an’ı hem ezberleyip hem de yazmaları ile halifelerin Kur’an’ın kitap haline getirme konusundaki çalışmaları, ilahi irade istikametinde gelişmiş ve Kur’an’ın indirildiği şekliyle korunması sağlanmıştır. Bu, Kur’an’ı diğer semavî kitaplardan ayıran en önemli özelliktir. Zira daha önce de ifade edildiği gibi diğer kitaplar indirildikleri halleriyle korunamamış, muhatapları tarafından tahrif edilmiştir. Kur’an bir hayat kitabıdır. Zira o, insan hayatının hiçbir alanını boş bırakmamış, tümüne yönelik hükümler getirmiştir. Bu anlamda Kur’an, bir taraftan ilk muhatapları olan cahiliye insanlarının bozuk inanç ve itikatlarını düzeltip onları tek bir Allah (c.c) inancına davet ederken diğer taraftan onların duygu, düşünce, inanç ve davranış dünyasını yeniden inşa etmiş bir hidayet kitabıdır.