İslam dini, yüce Allah (c.c.) tarafından insanlara peygamberler aracılığıyla bildirilen kurallar bütünüdür. Bir başka deyişle dinin kaynağı her şeyi yaratan, yaşatan ve her an kontrolü altında tutan Allah’tır (c.c.). Yüce Allah (c.c.), sonsuz ilim ve kudreti ile yarattığı kâinatta kusursuz bir sistem kurmuştur. Her varlık, bu sistemin işleyişi içerisinde mevcudiyetini sürdürür.
Yüce Allah’ın (c.c.) kader kavramı çerçevesinde koyduğu ve yönettiği bu sisteme “âdetullah” veya “sünnetullah” denir. Nitekim Kur’an’da “Her şeyin, kaynağı bizim katımızdadır ve biz her şeyi kusursuzca belirlenmiş bir ölçüye, bir uyuma göre indiririz.” (Hicr suresi, 21. ayet.) buyrularak bu gerçeğe dikkat çekilmektedir. Bilim, Allah (c.c.) tarafından kainata konulan ve işletilen sistemin akıl, deney ve gözlem metodu ile araştırılması ve bu sistem içindeki bağlantıların, sebep sonuç ilişkilerinin keşfedilerek sistematik bir biçimde insanlığın hizmetine sunulmasıdır.
Düşünen ve sorgulayan bir varlık olan insan, Hz. Âdem’den (a.s.) beri tabiat olaylarının nasıl meydana geldiğini, içinde yaşadığı gezegenle diğer gezegen ve yıldızlar arasında nasıl bir ilişki olduğunu merak etmiştir. Bu merak, insanlığı araştırmaya sevk etmiş ve yaptığı keşiflerle bilimin doğuşuna zemin hazırlamıştır.
Bilim, düzenli ve metodolojik yöntemlerle elde edilen bilgilerden oluşur. Bu bilgiler de yüce Allah’ın (c.c.) yarattığı ve adına da sünnetullah dediği muhteşem sistem hakkında elde edilen bilgilerdir. Buradan da anlaşılacağı gibi bilim, bir insan ürünü ve birikimidir. Yapılan yeni keşif ve çalışmalarla bilimsel bilgiler değişebilir. Mesela 1930 yılında keşfedilen ve Güneş sisteminin dokuzuncu gezegeni olarak kabul edilen Plüton, gözlem tekniklerinin gelişmesi ile birlikte 2006 yılında Uluslararası Astronomi Birliği tarafından gezegen olamayacak kadar küçük olduğunun anlaşılması dolayısıyla gezegenler listesinden çıkartılmıştır.
İnsan, bilim sayesinde hem içinde yaşadığı kâinatı anlamayı hem de elde ettiği bu bilgileri tekniğe dönüştürerek hayatını kolaylaştırmayı amaçlar. İslam dini ise insanın bu çabasına ışık tutarak yön verir. İnsanın “anlama” gayretini anlamlandırmayı amaçlar. Kâinatın içindeki fiziksel ve biyolojik yasaları yaratan yüce Allah’ın (c.c.), insanın bu anlama gayretine karşı olması ve vahiylerinin de bilimle çelişmesi düşünülemez. Zira Allah (c.c.) insanların iyiliğini ve huzurunu ister. Bu konuda bir ayette şöyle buyurur: “…Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Mâide suresi, 6. ayet.)