İslam Dininde Akıl ve Bilime Verilen Önem

Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetinde aklın kullanılması6 ve bilimsel çalışmaların yapılması teşvik edilmektedir. Kur’an’da akıl kelimesi ile ilgili beş yüze yakın ayet geçmektedir.

Çoğunluğu fiil kalıbında gelen bu ayetlerde insanlar aklı kullanmaya teşvik edilmiş ve aklı kullanmayanlar yerilmiştir. Kur’an’da aklın fiil hâlinde daha çok kullanılması, bu kelimenin dinamik ve uygulama alanına sahip olduğunu gösterir.7 Konuyla ilgili ayetler incelendiğinde; insanların, hayvanların ve evrendeki her şeyin yaratılışı hakkında düşünmenin öneminin vurgulandığı görülmektedir.

İnsanlara ilk mesajını “Oku”8 emri ile veren Allah (c.c.), ardından “Kalemle yazmayı öğretti.”9 ayetiyle bilimsel çalışmaların başlangıcı olan okuma ve yazmanın önemini vurgulamıştır. Diğer taraftan insanları düşünmeye teşvik etmektedir. Bu konuyla ilgili bir ayeti kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.”10

İslam dininde bilgiye, bilime ve özellikle ilim adamlarına değer verilerek ilim teşvik edilir. Kur’an-ı Kerim’de “…De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, ancak akıl sahipleri bunu hakkıyla düşünür.”11 buyrularak ilim sahiplerinin Allah katındaki değeri vurgulanır. Kur’an insan-Allah ve insan-insan ilişkilerine dair geniş açıklamalarda bulunmuş, kesin kanun ve prensipler getirmiştir. İnsanın eşya ve kâinatla olan münasebetlerinde ise, genel prensipler getirerek, eşyanın mahiyet ve kanunlarının araştırılmasını insan zekâsı ve aklına bırakmıştır.12

Dolayısıyla İslam inancında akıl işlevsel bir role sahiptir. İlim öğrenmeyi birçok hadisinde teşvik eden Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuyla ilgili şöyle buyurur: “Kim ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, hoşnutluklarından dolayı ilim talebesine kanatlarını serer. Sudaki balıklara varıncaya kadar yer ve gök ehli âlim kişinin bağışlanması için Allah’a yakarır. Âlimin âbide (ibadet edene) üstünlüğü, (parlaklık, görünürlük ve güzellik bakımından) ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Kuşkusuz âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak ne altın ne de gümüş bırakmışlardır, onların bıraktıkları yegâne miras ilimdir. Dolayısıyla kim onu alırsa büyük bir pay almış olur.”13 Bir başka hadiste “İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i câriye (faydası kesintisiz sürüp giden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.”14 buyrularak faydası devam eden bir ilim bırakan insanların öldükten sonra bile sevap kazanmaya devam edecekleri vurgulanmaktadır. Bu durum İslam’ın ilme verdiği değeri ortaya koyması bakımından son derece anlamlıdır.

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ilim adamlarına ve ilimle meşgul olanlara değer verdiğini şu örnekle açıklamak mümkündür: Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün mescitte iki gruba rastladı ve bu iki grup hakkında şunları söyledi: “İkisi de hayır üzeredir ama biri diğerinden daha üstündür. Bir kısmı Allah’a dua ediyor ve O’ndan bir şey istiyor. Allah onlara ister verir, isterse vermez. Diğerleri ise dini anlamaya ve ilim öğrenmeye çalışıyor ve bilmeyene öğretiyor. Bunlar daha üstündür.” Daha sonra, “Şüphe yok ki, ben de bir öğretmen olarak gönderildim.” diyerek ilim öğrenenlerin yanlarına oturmuş15 ve tercihini ilim peşinde olanlardan yana kullanmıştır. Vahiy Allah’tan (c.c.) bir bilgi iletim tarzı olmasına karşılık, akıl kulun kendi kendine bir bilgi edinim tarzıdır. Vahye ve taşıdığı bilgilerin doğruluğuna iman etmenin ve aklı kullanmanın farz olduğu göz önünde tutulduğu takdirde vahiyakıl ilişkisi daha net anlaşılacaktır.16

* “Sallallahu aleyhi ve sellem” ifadesinin kısaltılmış şeklidir. “Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi Hz. Muhammed’in
üzerine olsun.” anlamındadır.
6 bk. Hud suresi, 51. ayet; Yusuf suresi, 109. ayet; Nahl suresi, 67. ayet.
7 Mehmet Baktır, İslam Düşüncesinde Akıl, s. 22.
8 bk. Alak suresi, 1. ayet.
9 Alak suresi, 4. ayet.
10 Bakara suresi, 164. ayet.
11 Zümer suresi, 9. ayet.
12 Celal Kırca, Kur’an ve Fen Bilimleri, s. 35-36.
13 Tirmizî, İlim, 19.
14 Müslim, Vasiyye, 14.
15 Dârimî, Mukaddime, 32.
16 A. Yüksel Özemre, Din, İlim ve Medeniyet (Düşünceler), s. 9.

Yorum yapın