İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. Tek başına hayatını sürdüremez. İhtiyaçlarını karşılamak için başkalarıyla iletişim kurmak zorundadır. Peygamber Efendimiz, “Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.”23 buyurarak insanlar arasında olması gereken sıcak ve samimi ilişkiye dikkat çekmiştir.
Yüce Allah kendisine inananları, “Müslümanlar” olarak isimlendirmiş24 ve “Mü’minler ancak kardeştirler…”25 buyurarak Müslümanları kardeş ilan etmiştir. Müslümanların birbirlerine olan muhabbetlerinin kaynağı Allah (c.c.) sevgisidir. Onlar birbirlerini Allah (c.c.) için severler. “Hiçbiriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe hakkıyla iman etmiş sayılmaz.”26 hadis-i şerifinin bir gereği olarak kendileri için istediklerini kardeşleri için de isterler. İslam tarihi bu güzel kardeşliğin örnekleriyle doludur.
İlk Müslümanlar sadece inandıkları için on üç yıl boyunca Mekke’de dışlanma, hakaret, açlık, işkence gibi pek çok eziyete maruz kaldılar. Hicret izni geldiğinde sahip oldukları her şeyi bırakarak Medine’ye göç ettiler. Onları orada Medineli Müslüman kardeşleri karşıladı. Medineli Müslümanlar Mekke’den gelen Müslüman kardeşleriyle her şeylerini paylaştılar. Medine’de yeni bir hayat kurmaları için ellerinden gelen her türlü yardımı yaptılar. Müslümanların birbirlerine olan düşkünlüğünü gösteren bir olay da Hz. Ebubekir (r.a.) döneminde gerçekleşen Yermük savaşında yaşanmıştır: “Huzeyfe el-
Adevî şöyle anlatıyor: Yermük Savaşında yaralılar arasında amcamın oğlunu arıyordum. Yanımda biraz su vardı. Kendi kendime: ‘O’nu canlı bulursam su verir ve su ile yüzünü yıkarım.’ diyordum ki kendimi onun yanında buldum. ‘Su vereyim mi?’ dedim. Eliyle evet diye işaret etti. Tam bu sırada biri ah dedi. Amcamın oğlu suyu ona götürmemi işaret etti. Ben de götürdüm. Yaralanan bu kişi Hişam’dı. Tam bu esnada bir başkasının ah dediği duyuldu. Hişam suyu ona götürmemi işaret etti. Ben de götürdüm. Fakat gittiğimde o müslümanın da şehit olduğunu gördüm. Tekrar koşarak suyu Hişam’a götürdüm, o da ruhunu teslim etmişti. Bunun üzerine hemen amcamın oğlunun yanına koştum.
Fakat o da bir damla su içemeden Rabbine kavuşmuştu.”27 Ölüm anında bile kardeşini kendine tercih eden bu anlayış, İslam kardeşliğinin en güzel örneklerinden biri olarak yolumuzu aydınlatmaktadır. İnsanlar kendilerine daha yakın buldukları arkadaşlarıyla özel bir ilişki kurarlar. Bu ilişkiye dostluk denir. Dostluk, sevgi ve güvene dayanan çok değerli bir ilişkidir. Dostlar birbirlerini iyi ve kötü günde yalnız bırakmazlar. Birbirlerinin sırlarını ve haklarını korurlar. Yüce Rabbimiz “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostudurlar…”28 buyurarak toplum içinde Müslümanların birbirlerine karşı sorumluluklarına dikkat çekmektedir. Peygamber Efendimiz “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.”29 buyurarak dost seçiminin önemini vurgulamıştır.
Gerçek dost olarak Yüce Allah’ı gören bir Müslüman, dostlarını da Allah’ı (c.c.) seven güzel ahlaklı kimselerden seçer. Kusursuz insan olmayacağını bilir. Ancak dostu hata yaptığında Allah’a (c.c.) olan sevgisinden dolayı dostunu nazikçe uyarır. Çünkü Müslüman “… İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının…”30 ayetini hatırlayarak dostu bile olsa günah ve düşmanlıkta kimseye arka çıkmaz. “Kişi zalim de olsa, mazlum da olsa din kardeşine yardım etsin. Eğer kardeşi zalimse, onu engellesin. Çünkü zalimi yaptığı işten döndürmek ona yapılacak bir yardımdır.
Eğer mazlum ise ona yardım etsin!”31 hadisi doğrultusunda kardeşini uyarır ve yanlıştan vazgeçmesi için yardım eder. “İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır.” atasözü insan ilişkilerinde çok değerli bir tutuma dikkat çekmektedir. Kötülüğe iyilikle karşılık verebilmek ancak yüce gönüllü insanların işidir. Kur’an-ı Kerim’de “ İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”32 buyrularak bu erdemli davranışın bize yeni dostlar kazandırabileceği hatırlatılmaktadır.
20 bk. İsrâ suresi, 23. ayet.
21 Tirmîzî, Birr, 15.
22 Tirmîzî, Birr, 75.
23 Ahmed İbn Hanbel, Müsned, ll, 400.
24 bk. Hac suresi, 78. ayet.
25 Hucurât suresi, 10. ayet.
26 Ahmed İbn Hanbel, Müsned, III, 206.
27 bk. Hakîm, Müstedrek, V, 1889; Taberânî, el-Mu’cem’ul kebîr, III, 259.
28 Tevbe suresi, 71. ayet.
29 Ebû Dâvud, Edeb, 16.
30 Mâide suresi, 2. ayet.
31 Müslim, Birr, 62.
32 Fussilet suresi, 34. ayet.