İslam’ın Hırsızlığa Bakışı, İslam’da Hırsızlık

Hırsızlık, bir kimsenin kendisine ait olmayan bir malı, parayı ya da eşyayı sahibinin izni ve haberi olmadan almasına denir. Hırsızlık ayet ve hadislerle yasaklanmıştır.

Hırsızlık, sadece başkasına ait bir mal ya da eşyayı izinsiz almaktan ibaret değildir. Devlet imkânlarını kendi çıkarı için kullanmak, alışverişte hile yapmak, su ve elektriği kaçak kullanmak, inşaatta malzemeyi olması gerekenden daha az ve kalitesiz kullanmak da hırsızlıktır. Bütün bunların yanı sıra rüşvet de bir tür hırsızlıktır. Rüşvet, kişinin hakkı olmadığı hâlde çeşitli imkân ve aracıları kullanarak haksız yollardan mala mülke ve makama sahip olmasıdır. Rüşvet, haksız kazanç elde ederek insanlar arasındaki güvenin, itibarın ve sosyal barışın zedelenmesine yol açmaktadır. Hırsızlığın her türü, toplumdaki adalet ve dayanışmayı ortadan kaldırmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.”75 buyurularak mü’minler haksız kazançtan menedilmiştir İslamla şereflenen atalarımız, “Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz.” diyerek en küçük bir şeyin gizlice alınmasından kamuya ait malların israf edilmesine kadar her türlü haram kazancın hırsızlık olduğuna vurgu yapmışlardır. Dinî açıdan günah olan hırsızlık hukuki yönden de suç sayılmakta; ahlaki olarak da kınanmaktadır.

Hırsızlık, insanın ahlaki seviyesinin ne kadar alçaldığını gösteren bir davranıştır. Bu kötü fiilin işlenmesiyle toplumun düzeni ve huzuru bozulur, insanlar arasında güven duygusu ortadan kalkar. Hırsızlık yapan kimse iki büyük suç ve günah işlemiş olur. Birincisi, toplumun hukuk ve ahlak düzenini bozarak haksız kazanç elde etmek, ikincisi de kul hakkına girmektir.

75. Nisâ suresi, 29. ayet.

Yorum yapın