İslam’ın Hasete Bakışı, İslam’da Haset

Haset, bir kimseyi sahip olduklarından dolayı kıskanmak, çekememektir.

İyilik ve güzelliklerin bir başkasında bulunmasını istememek; o kimsenin elinden alınmasını arzu etmektir. Düşmanlık, kibir, aç gözlülük ve bencillik gibi duygular haset ve kıskançlığın nedenlerindendir. İnsanlara sürekli haset eden kişinin hem ruh sağlığı bozulur hem de çevresindeki insanları huzursuz eder. Kişiyi, sevilmeyen, istenmeyen biri hâline getirir. Kardeşler ve arkadaşlar arasındaki dostluğu, kardeşliği bozarak huzursuzluğa ve güvensizliğe neden olur. Haset, kişiyi hem Cenâb-ı Hak katında hem de insanlar nezdinde alçaltacak düşünce ve davranışlara yöneltir.

Onun imanını, amelini, hayır ve hasenatını yok eder. Haset eden insan, kendisinden başka kimsenin ilerlemesine, yükselmesine ve daha iyi olmasına tahammül edemez. Kendinden önde ve daha üst makamda olanlara karşı kin ve nefret besler. Kur’an-ı Kerim’de “Haset ettiği zaman hasetcinin şerrinden sabahın Rabbi’ne sığınırım.”66 buyurulmakta; hasedin kötü bir huy olduğu ve zararından Allah’a (c.c.) sığınmak gerektiği ifade edilmektedir. Resulullah (s.a.v.), ümmetini haset konusunda uyarmıştır. “Hasetten kaçınınız; çünkü ateşin odunları yakıp bitirdiği gibi haset de güzel amelleri yer, bitirir.”67 Haset ile gıpta birbirine karıştırılmamalıdır. Gıpta, yani imrenme, başkalarının sahip olduklarını, başarılarını beğenmek ve “Onda varsa bende de olabilir.” düşüncesiyle hareket etmektir.

Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Şu iki kişi dışında kimseye imrenmek doğru değildir: Bunlardan biri, Allah’ın kendisine verdiği doğru bilgiyi uygulayan ve bunu başkasına da öğreten bilge kişi; diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda harcayan zengin ve cömert kişidir.” 68 Haset ile kıskançlık zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da kıskançlık, hasetten farklı olup manası ondan daha geniştir. Ahlaki bakımdan haset her türü kötü olarak değerlendirilir. Kıskançlık ise makul ve ılımlı ölçüde tutulması şartıyla doğal bir tepkidir. Bir kimsenin eşini, ailesini ve kendine ait olan bir hak ve menfaati başkasından kıskanması haset değildir.

Kıskançlık, tabii ve fıtri bir eğilimdir. Haset, bir tür kalbi hastalıktır. Bu nedenle öncelikle haset eden kişi bu hâlinin farkına varıp kendisine ve çevresine zarar veren hastalıklı durumdan kurtulmak için çaba sarf etmelidir. Bir mü’mine yakışan, pek çok olumsuzluğa yol açan hasetten uzak durmaktır.

64. Buhârî, İman, 7; Müslim, İman, 71, 72.
65. Buhârî, İman, 4, 5; Müslim, İman, 64, 65.
66. Felâk suresi, 1, 5. ayetler.
67. İbn Mâce, Zühd, 22.
68. Buhârî, İlim, 15.

Yorum yapın