Yeni dinî hareketler 1970 yıllarında özellikle Avrupa’da ortaya çıkmış ve Avrupa’daki gençler arasında büyük rağbet görmüştür. Yeni dinî hareketlerin bir kısmını Hıristiyanlığın kendi içinden çıkan akımlar oluştururken diğer kısmını Uzak Doğu’dan gelen akımlar oluşturmaktadır. (Ali Köse, Batıda Yeni Dinî Akımlar, s. 16.)
Günümüzde özellikle Avrupa ve Amerika’da faaliyetlerini yürüten çok sayıda yeni dinî hareket ve tarikat vardır. Bunların ortaya çıkmasında bazı etkenlerden söz etmek mümkündür. En önemli etkenler dünyadaki hızlı değişim ve küreselleşmedir. Bilimden teknolojiye, ekonomiden siyasete, eğitimden dinî alana kadar çok hızlı bir değişim olmaktadır. Yaşadığımız bu dünyada ortaya çıkan ekonomik, politik ve dinî istikrarsızlık ve çatışmalar yeni ve barışçıl bir dünya düzeni kurmak gibi bir iddia ile çok sayıda yeni dinî hareketin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Yeni dinî hareketlerin Batı’da ortaya çıkmasının bir diğer nedeni ise sekülerleşmedir (dünyevileşme). Bilindiği gibi sekülerleşme 17. yüzyıldan beri Batı’da insanların düşünce ve fikirlerini etkilemektedir. Bu etki, dinî alanda da kendini göstermiş ve insan aklını dinin güdümünden kurtardığını iddia etmesine rağmen insanın dinî duygularını tatmin edememiş hatta dinî alanda büyük bir boşluk ve tatminsizlik ortaya çıkarmıştır. Bu gibi durumlar insanların yeni arayışlar içerisine girmelerine ve yeni oluşumlara yönelmelerine yol açmıştır. Eski dininden ya da inancından memnun olmayanların yeni arayışlara girmesi yeni dinî hareketlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. (Mahmut Aydın, Dinler Tarihi, s. 517.)
Batı’da bilim ve teknolojinin gelişmesiyle modern yaşam hem insanı kendinden hem de diğer insanlardan uzaklaştırarak bireyselleştirmiştir. Endüstrileşme ise insanı şehir yaşamına mecbur kılmış ve modernleşen insan yaşadığı toplumun kültürel ve dinî değerlerinin değişmesine neden olmuştur. Modernleşen insan Hıristiyan dininden ve ahlakından uzaklaşarak seküler bir hayat yaşamaya başlamış, kilise artık insanların sadece işleri olduğu zaman gidilecek bir yer gibi algılanmaya başlanmıştır. Batı modernizmi, insanların atalarının kültür ve dinî miraslarını reddetmesine, katı bir bilimcilik ve akılcılığa isyan etmesine ve yeni bir kimlik arayışına girmesine neden olmuştur. (Ali Köse, Batıda Yeni Dinî Akımlar, Timaş, 2017, İstanbul, s. 15.)
Teknolojideki ve kitle iletişim araçlarındaki gelişme, yeni dinî hareketlerin hızlı bir şekilde, farklı toplum ve coğrafyalara yayılmasını sağlamış hatta ülkemizde bile taraftarlar bulmasına neden olmuştur. Yeni dinî hareketler kıyametten önce barışın hüküm süreceğine, kıyametin kopuşu sırasında kendilerinin kurtarılacağına inanırlar. Bundan dolayı bu hareketlere Kıyamet Tarikatları denir. 2000’li yıllarda yaygınlaştığı için Milenyum Tarikatları adı da verilmektedir. (Ali Köse, Milenyum Tarikatları s. 16; Ali Rafet Özkan, Kıyamet Tarikatları, s. 11) Yeni dinî hareketler, mutlak hakikati getirdiğine veya modern çağın aydınlatıcısı olduğuna inandıkları bir liderin etrafında toplanırlar ve bir cemaat oluştururlar. Bunun dışında bu hareketlerde kutsal üstat, kurtarıcı reçete, kıyametin yaklaştığı beklentisi, yeni bir dünya dini ve düzeni, Mesih (kurtarıcı) beklentisi gibi bazı özelliklerden de söz edilebilir.
Dünyayı reddeden yeni dinî hareketler: Bu grubta yer alan hareketler, modern yaşamı, sekülarizmi, materyalizmi ve bireyciliği reddederler. Bir tanrı inanışları olduğu gibi katı ahlaki kurallara sahiplerdir. Grup üyeleri birbirine çok bağlıdır. Hare Krishna, Tanrı’nın Çocukları ve Moonculuk bu harekete örnek olarak gösterilebilir.
Dünyayı tasdik eden yeni dinî hareketler: Bunlar genelde dünya ile bağlarını koparmadan insanlara fiziki, zihnî ve ruhi potansiyellerini açma ve kullanma teknikleri öğretme iddiasındadırlar. Bunlar sosyal düzeni adaletsiz görmedikleri gibi toplumu da Tanrı’dan uzaklaşmış olarak görmezler. Soka Gakkai, Transandantal Meditasyon ve Scientology bu harekete örnek olarak gösterilebilir.
Dünya ile uzlaşan yeni dinî hareketler: Bunlar manevi ve dünyevi olan arasında bir ayrım yaparlar. Dini sosyal bir mesele olarak ele almazlar. Onlar için din, içsel hayatı harekete geçiren bir unsurdur. Hayatın nasıl yaşanacağı konusunda görüş bildirmezler. Çağımız insanının manevi dünyasında bir eksiklik olduğunu düşünürler. Batı’daki dinî kurumları protesto ederler. Karizmatik Yenilenme Hareketi ve Neo-Pentecostalism bu harekete örnek olarak gösterilebilir. (Ali Köse, Batıda Yeni Dinî Akımlar, s. 22.; Necdet Subaşı, Din Sosyolojisi, s. 141.)