Davranışlarda Dengeli Olmanın Önemi Nedir?

İslam dini, insana dünya hayatının çok değerli olduğunu ancak sonsuz mutluluğa ahiret hayatında ulaşılacağını bildirmektedir. İnsandan, hayatının her anını çalışarak sorumlu ve bilinçli bir şekilde geçirmesini istemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) hem bir kul hem de Allah’ın (c.c.) seçtiği bir elçiydi. Onun bir peygamber olarak Allah’a, (c.c.) ailesine, bireylere ve yönettiği topluma karşı görev ve sorumlulukları vardı. O, görev ve sorumluluklarını yerine getirirken her zaman ölçülü ve dengeli davranışlar göstermiştir. Çünkü İslam’da aşırı dünyevileşme reddedildiği gibi din ve ibadet adına dahi olsa bütünüyle dünya işlerinden kopacak kadar aşırılığa sapmak da yasaklanmıştır.(Buhari, Savm, 51; Müslim, Zekât, 40.)

Peygamberimiz geçici olan bu dünya ile ebedî olan ahiret arasında her zaman bir denge kurardı. Onun davranışlarını dünyaya bakışı belirlerdi. Ona göre dünya bir han yeri, insan da bu handa konaklayan yolcudur ve konakladıktan bir müddet sonra göçecektir. Peygamberimiz bu konudaki bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Dünya için ilgi duymak bana ne gerek. Çünkü ben dünyada bir ağacın gölgesinde biraz konakladıktan sonra giden bir yolcu gibiyim.”(Tirmizi, Zühd, 59.) Peygamberimiz bu sözleriyle dünya nimetlerine bağlanıp kalmanın doğru olmadığına, bu dünyanın geçici bir konaklama yeri olduğuna, vakti gelince de ebedî hayata gideceğimize vurgu yapmıştır. Dünya kazançlarına kalben bağlanmanın doğru olmadığına işaret etmiştir. Çünkü Rabb’imiz “Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu gözet, dünyadan da nasibini unutma…”(Kasas suresi, 77.) ayetiyle çalışıp kazandıklarımızla ahiret hayatına hazırlık yapmamızı istemektedir. Peygamberimiz de (s.a.v.) “Dünya ahiretin tarlasıdır.”(Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, C I, s. 412.) buyurarak dünyada yaptıklarımızın, ahirette karşılığını alacağımızı hatırlatmaktadır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberlik, imamlık ve yöneticilik gibi birçok görevi yerine getirirken ailesine de zaman ayırmış, onların ihtiyaçlarıyla ilgilenmiştir. Bu, hassas bir planlamanın ve dengelemenin sonucunda gerçekleşmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.), hayatının her alanında olduğu gibi aile hayatında da örnek davranışlar sergilemiştir. Onun bu özelliğine Kur ’an-ı Kerim’de şöyle vurgulanmıştır: “Andolsun ki Resulullah, sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için güzel bir örnektir.”(Ahzâb suresi, 21.) O, aile bireylerine karşı sevgi, saygı, merhamet ve hoşgörü göstermekte ne aşırı davranır ne de kayıtsız kalırdı. Peygamberimiz (s.a.v.) evinde olduğu zamanlarda çocuklarının bakımı, evin temizliği, elbise onarımı gibi işlerde eşine yardımcı olurdu. Her sabah eşinin hatırını ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorar, varsa bir ihtiyacı onu temin ederdi. Allah Resulü, (s.a.v.) çocuklarını severken kız veya erkek ayrımı yapmaz, hepsine aynı şefkatle yaklaşırdı. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) kendi geçimini kendisi sağlar, ailesinin iaşesi için bizzat çalışırdı.

İnsanlarla olan ilişkilerinde her zaman ölçülü ve dengeli davranan Peygamberimiz, (s.a.v.) kendisine soru soran kişiyi dinler, kişinin durumuna göre ve anlayacağı şekilde ona cevap verirdi. Yersiz ve aşırı övgülerden hiç hoşlanmazdı. O, bu hususla ilgili bir sözünde “Birbirinizi ölçüsüz bir şekilde methetmeyin. Zira bu durum methedileni öldürmek gibidir.”(İbn Mace, Edeb, 36.) buyurarak aşırı övgünün sakıncalarına dikkat çekmiştir.

Kays bin Sa’d, (r.a.) Peygamberimize (s.a.v.) gelerek Hire adı verilen bölgede, halkın başkomutanlarına secde ettiklerini anlatıp bir peygamber olarak kendisinin de secde edilmeye, hürmete ve saygıya daha layık olduğunu söylemişti. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) “Hayır böyle yapmayınız.”(Ebu Davud, Nikâh, 40.) buyurarak yaratılmışlara secde etmenin saygıda aşırılık olduğunu ifade etmiştir. Aşırı saygı ve övgü konusunda Efendimiz sahabîsini sık sık uyarmış ve bir seferinde şöyle buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Allah’tan korkunuz, şeytan sizi aldatmasın. Ben Abdullah oğlu Muhammed’im. Allah’ın kulu ve Resulu’yüm. Yemin ederim ki beni, Allah’ın bana verdiği makamın üzerine çıkarmanızı istemem.”(Ahmed bin Hanbel, Müsned, C 3, s. 153.)

Peygamberimiz (s.a.v.) bir yönetici olarak halka karşı aşırılıklardan uzak, ölçülü ve dengeli davranırdı. Kendisine aşırı saygı gösterilmesine asla müsaade etmez, bu tür davranış içine girenleri hemen uyarırdı. Hz. Muhammed (s.a.v.) bize her davranışıyla örnek olmuştur. Biz de Peygamberimizin (s.a.v.) davranışlarını kendimize örnek almalı, davranışlarımızda tutarlı ve ölçülü olmalıyız.

Leave a Comment